Bugün Bergama sınırları içinde bulunan Asklepion ve Bergama Müzesi izlenimlerimi paylaşacağım. Akrapol ve Kızılavlu Örenyeri ziyareti yapma zamanımız olmadı.
Bir süredir eşimle birlikte Çandarlı beldesinde tatildeyim. Çandarlı izlenimlerini tatil sonrası ayrıca paylaşacağım. Bugün Çandarlı'da hava rüzgarlı ve soğuk olunca sonbahar için planladığımız Bergama gezisini yapma fırsatımız oldu.
Bir süredir eşimle birlikte Çandarlı beldesinde tatildeyim. Çandarlı izlenimlerini tatil sonrası ayrıca paylaşacağım. Bugün Çandarlı'da hava rüzgarlı ve soğuk olunca sonbahar için planladığımız Bergama gezisini yapma fırsatımız oldu.
Bergama, toprakları üzerinde yaşanmış tarihin tüm izlerini doyasıya tadabileceğiniz bir şehir. Ören yerleri ayrı gezilecek olmakla birlikte şehrin içinde dolaşmak bile geçmişin kokusunu almanız için yeterli. Ben bu kokuyu daha önce Bursa, Edirne ve biraz da İstanbul'un bazı bölgelerinde almıştım. Hal böyle olunca ören yerleri, müze ve şehri gezmek için bir gün yetmiyor. Hele bizim gibi öğlenden sonra gittiyseniz mümkün değil. Şehrin en etkileyici yönü, Zeus Sunağının tüm heybeti ile şehri kanatlarının altına almış olmasıdır. Bence hala Zeus ve Tanrılar oradalar ve Bergama'ya göz kulak olmaya devam ediyorlar.
Asklepion Tapınağının ise benim için önemi çok büyük. Bugüne kadar gezmemiş olmam da bir ayıp. Ülkemizde hekim olan herkesin bir gün yolunun Bergama Asklepion'dan geçmesi şart. Bu yüzden bu ziyaret benim için çok değerliydi ve çok da keyifli geçti. Bize girişte sesli anlatım yapan bir alet vermeleri dolayısıyla yanımızda bir rehber eşliğinde ziyaretimizi sürdürmemiz çok etkileyiciydi. Aslında ben daha önce Arkeolog Ümit Işın tarafından sunulan ve TRT 2'de yayımlanan "Anadolu Arkeolojisi" isimli program sayesinde birkaç kez Bergama'yı gezmiştim. Meraklılar programın 83-87. bölümleri arasında Bergama'yı Ümit Işın'ın harika anlatımı eşliğinde ziyaret edebilirler.
Erişim adresi: https://www.trtizle.com/belgesel/anadolu-arkeolojisi
Asklepion'da dikkatimi çeken tek olumsuz görüntü, antik hastanenin etrafındaki mahallenin durumuydu. Bu kent dünya arkeoloji ve tıp tarihinin yakından bildiği bir yer. Bu nedenle dünyanın birçok yerinden uluslararası düzeyde çok önemli insanlar ziyarete geliyor. Oradaki mahallenin ve etrafının özensizliği dikkat çekici durumdaydı. Mahalleye bir şey yapılamasa bile antik hastanenin giriş kapısı değiştirilebilir. Böyle tarihi bölgelerin etrafının da çok özenli bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
İkinci ziyaret yerimiz Bergama Müzesiydi. Müzedeki eserler çok etkileyiciydi. Ancak beni en çok etkileyen bahçedeki Osmanlı döneminden kalan mezar taşları bölümü oldu. Özelikle biri tam bir sanat eseri. Tabelasından, Ebu'l Fettah Kızı Hafza isimli bir hanımefendiye ait olduğu anlaşılıyor. Muhtemelen hikayesi lahitin üzerinde bulunan yazıtta anlatılmaktadır. Bence böyle bir müzede bu yazıların da günümüz Türkçe'sine tercüme edilmesi gerekir. İnternette yapılan kaba bir araştırmada Hafza hanım hakkında bilgi bulamadım. Bu lahit beni Troya Müzesinde bulunan Pers Lahitinden sonra en fazla etkileyen tarihi eser oldu. Bu nedenle resimlere Hafza Hanım'ın lahiti ile başlıyorum.
Bergama ören yerleri ve müzeleri ile ilgili ayrıntılı bilgileri resmi internet sayfalarından alabilirsiniz:
https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=ASK01&DistId=ASK
https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=AKR01&DistId=AKR
https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=BRG01&DistId=MRK
Yorumlar
Yorum Gönder