“Bundan on iki sene evvel dinsizlik bahanesiyle Sultâni
mektebini kaldırmak için vilayete dilekçe veren bu maarif ve hakikat düşmanları,
bu günlerde Tabii ilimler muallimi Ragıb, Fransızca muallimi Celal, baş
gözetmen ve ikinci devre matematik muallimi vekili Adem Hilmi Beylerin
talebeye, güya, dinsizlik telkin etmekte olduklarını bahane ederek coştu ve
kudurdukça kudurdu. Vali Galib Bey, Maarif müdürü Rauf Bey -hem de acınacak
derecede- gevşek çıktılar. Kaba kuvveti tercih ettiler. Bu muallimler mektepte
evrim kuramından, 'Darwin' nazariyâtından bahsettikleri bahanesiyle, işten el çektirilmeleri ve evrakın adliyeye
gönderilmesi ifade edildi. Bu akşam
Fransızca muallimi Celal Bey hakkında tutuklama tezkiresi verdiler. Şimdi hapistedir.”
Kaynak: Mustafa Gündüz. İçtihad’ın
İçtihadı. Abdullah Cevdet’ten Seçme Yazılar. Lotus Yayınları. 2008:142-148.
Kastamonu’daki olayla ilk
defa Niyazi
Berkes’in “Türkiye’de
Çağdaşlaşma”
kitabında karşılaştım. 1913 yılında üç öğretmenin polis tarafından derslerinde
evrimden bahsettiği için tevkif edildiğinden bahsediyordu. Suçlama Arapça hocası
tarafından yapılmıştı. Konu Dr.Abdullah Cevdet tarafından çıkarılan İçtihad
isimli dergide yer almıştı. Abdullah Cev
det evrim konusuna yapılan saldırıları
Orta Çağ kafası olarak görüyor ve oldukça sert bir şekilde eleştiriyordu. Yazısının
başlığı da “Kastamonu’da
Kurûn-ı Vusta”
idi (Kastamonu’da Orta Çağ).
“Tekâmül
kanunlarından bahsetmek, Darwin nazariyelerini anlatmak bir yerdeki, fesat
çıkarmak ve küfür olarak görülür, orası orta çağ döneminde
n henüz çıkmamıştır.
Orta Çağı yaşayanların ise yirminci asırda yaşamaya hakkı yoktur. Bunu, sarıklı
sarıksız her nevi kafalarımız, ezilmek istemeyen her kafa anlamak lazımdır.”
Kaynak:
Mustafa
Gündüz. İçtihad’ın İçtihadı. Abdullah Cevdet’ten Seçme Yazılar. Lotus Yayınları.
2008:142-148.
Amerika Birleşik
Devletleri’nde 1925 yılında “Scopes Davası” olarak bilinen olayda bir öğretmen evrim teorisini anlattığı için
yargılanmış ve para cezasına çarptırılmıştı. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar
Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı eyaletlerinde kutsal kitaplara aykırı olan
bilimsel yaratılış teorilerinin anlatılması yasal olarak suç sayılmıştı. Bu
olay 1960 yılında Stanley Kramer tarafından “Inherit the wind” isimli bir filmde anlatılmıştır.
Niyazi Berkes’in
kitabında Kastamonu’da yaşanılan olayı okuyunca büyük bir heyecanla peşine
düştüm. Olayı aktaran Dr.Abdullah Cevdet, Osmanlı Devleti’nin son yıllarıyla
Cumhuriyet’in kuruluş döneminde yaşamış aydınlanmacı ve aykırı düşünceleriyle
tanınan yazarlardan biridir. Olay Cevdet’in çıkardığı İçtihad isimli dergide
yer almıştı. Elimdeki imkanlarla olayın peşine düştüğümde Abdullah Cevdet’in
yazılarının yayımlandığı bir kitap, Abdullah Cevdet ile ilgili bir tez ve
Kastamonu Mekteb-i Sultanisi hakkında hazırlanmış bir kataloğa ulaştım. İnternette
bu olayla ilgili neredeyse hiçbir yazı bulunmamaktaydı. Abdullah Cevdet’le ilgili
yazılarda ise Kastamonu olayı birkaç cümleyle ve muhtemelen Niyazi Berkes’in
kitabından alıntılanarak yer almaktaydı. Mustafa Gündüz’ün kitabında söz konusu
yazıların tercümelerine ulaşabildiğim için oldukça şanslıydım.
Olay 1913 yılında
Kastamonu Mekteb-i Sultanisi’nde yaşanmıştır. Konunun bize gelmesini sağlayan
İçtihat dergisinin Kastamonu muhabirinin mektuplarıdır. Muhabirin kim olduğunu
bilmiyoruz. Bu olayla ilgili iki mektup Dr.Abdullah Cevdet tarafından İctihad
Dergisi’nin 1329 (1913) yılındaki 58. sayısında yayımlanmıştır.
Olayın kahramanı olan üç
öğretmen Tabii
ilimler muallimi Ragıb Bey, Fransızca muallimi Celal Bey, baş gözetmen ve ikinci devre matematik muallimi vekili Adem Hilmi Beydir. Olayı kışkırtanlar ise Türkçe muallimi
Hacı Ziya Bey, coğrafya muallimi Arif Bey, Arapça muallimi Zühdü Efendi, iki öğretici ve iki hademe ile konuya halk içinden karışan kişilerdir.
Özellikle Gaybendi
Hoca olarak bilinen ve
halkı öğretmenleri linç etmek üzere kışkırtan ulema takımı olmadan böyle bir
sahnenin kurulması zaten beklenmemektedir. Ayrıca sessiz kalarak olaylara göz
yuman Vali
Galip ve Maarif Müdürü Rauf Bey de figüran kontenjanından hikâyeye dahil olmuşlardır…
“Meselede en büyük
rol ifa eden sarıklı Türkçe muallimi Hacı Ziya, Coğrafya muallimi Arif, ve
bunların elebaşları durumunda bulunan Nabluslu (Beyrut) Zühdü Efendi adındaki
Arapça muallimi... Beyni düz sarıklı iki öğretici, iki hademe... İşte buradaki hakikat
ve cehalet kavgası ve kahramanları.... Bunlara dışarıdan katılanlar ise bir
sürü ayak takımı rezil kimseler.”
Kaynak:
Mustafa
Gündüz. İçtihad’ın İçtihadı. Abdullah Cevdet’ten Seçme Yazılar. Lotus Yayınları.
2008:142-148.
Kastamonu Mekteb-i
Sultanisi (Kastamonu Mekteb-i İdadi-i Mülkisi)
Kastamonu
Valisi Abdurrahman Nurettin Paşa tarafından 20 Nisan 1885 tarihinde açılmıştır. Günümüzde Abdurrahman
Paşa Lisesi olarak eğitim hayatına devam etmektedir. Mekteb Anadolu’da idadi
seviyesinde açılan ilk okul olma özelliğini taşımaktadır. Olayın geçtiği 1913
yılındaki eğitim döneminde okula sadece erkek öğrenciler alınmaktaydı.
Öğrenciler gündüzlü ya da yatılı olarak ve ücretli ya da ücretsiz statüde
eğitim görmekteydi. 1913-1914 eğitim yılında okulda 317 Müslüman, 8 Ermeni ve 13
Rum olmak üzere 338 öğrenci bulunmaktaydı. Okulun mezunları arasında Behçet Necatigil,
Abdülbaki Gölpınarlı, Rıfat Ilgaz gibi isimler bulunmaktadır.
Dr.Abdullah
Cevdet;
Bu olayın Kastamonu’daki
öğretmenlerden ve olayı bildiren muhabirden sonraki en önemli aktörü Dr.Abdullah
Cevdet’tir. Abdullah Cevdet, İmparatorluğun enkazından kalkan toz toprağın
içinden çıkmış bir Osmanlı münevveridir. Batılılaşma savunucularından biri olan
Cevdet’in hayatı da bir o kadar izlenmeye değerdir. Tıp doktoru olan Abdullah
Cevdet 1869 yılında Arapkir’de dünyaya gelmiştir. Kürt kökenli olan
münevverimiz İttihat ve Terakki’nin kurucuları arasında yer almıştır. İktidarlarla
her zaman sorunlu bir yaşantısı olmuştur. Bu nedenle de hayatının önemli bir
kısmını yurt dışında sürgün olarak geçirmiştir. Batıyla ve aydınlanmayla olan
ilişkisi Felix
İsnard’ın “Spritualisme et
Materialisme” isimli eseriyle tanışmasıyla başlamıştır. Sert mizaçlı, kavgacı
ve geçimsiz bir tarzı olan Cevdet yazım hayatına öğrenciliği sırasında “Ömer
Cevdet” takma adıyla katılmıştır. Yazım hayatıyla birlikte sürgün hayatı da
başlamıştır. Önce Trablusgarp sonra da Avrupa’nın farklı kentleri Abdullah
Cevdet’in sürgün hayatını geçirdiği yerler olmuştur. Cevdet, oryantalistlerden Reinhart Pieter
Anne Dozy’nin Tarih-i İslamiyet
(Essai Sur I’historie de l’Islamisme) isimli eserini tercüme etmiştir. Eserde
İslam Peygamberi hakkında yer alan yorumlar o dönemde tartışmalar yaratmış ve
tenkit edilmiştir. Hükümet 1910 yılında bu kitabı toplatıp denize atmıştır.
Abdullah Cevdet de din düşmanı olarak anılmaya başlamıştır. Cevdet, Kurtuluş
Savaşı esnasında Ankara’nın karşısında yer almıştır. İşgal döneminde İngiliz
Muhipleri Cemiyeti’nin nizamnamesini hazırlayanlar arasındadır. 1919 yılında
kısa bir dönem Sıhhiye Umum Müdürlüğü yapmıştır. Savaştan sonra bir dönem
yasaklı olmuştur. Mustafa Kemal tarafından 1924 yılında milletvekilliği için
Ankara’ya çağırılmış ancak din ve nüfus politikaları hakkındaki düşünceleri
gündeme gelince vazgeçilmiştir. Cumhuriyet döneminde devrim yasaları olarak
gündeme gelen laiklik, kadın hakları, Latin Alfabesi gibi konular Osmanlı
dönemi zamanında Cevdet’in yazılarında görülmektedir. Ancak Cumhuriyet dönemi
uygulamalarında rolü olmamıştır. Abdullah Cevdet 1932 yılında 63 yaşında
hayatını kaybetmiştir. Hayatı boyunca onlarca telif ve tercüme eseri yayınlayan
ve İçtihad Dergisinin kurucusu ve başyazarı olan münevver günümüze çok zengin
bir edebiyat ve düşünsel miras bırakmıştır.
İçtihad
Dergisi;
Abdullah Cevdet, Eylül
1904 yılında eski serhafiye Ahmet Celâleddin Paşa’nın maddi yardımlarıyla düşün
hayatımız üzerinde önemli etkiler bırakmış olan İçtihad Mecmuası’nı yayımlamaya
başlamıştır. İçtihad siyasetten çok kültür hayatına önem verdi. Yayın hayatını
tamamen sonlandırdığı 1932 yılına kadar sürekli olarak kesintilere uğradı. İlk
kesinti Cevdet’in II.Abdülhamid hakkında yazdığı bir Rüya risalesi olmuştur.
Dergi el değiştirmiş, Cevdet İsviçre’den sınır dışı edilmiştir. Matbaa 1905
yılında Kahire’ye taşınmış olup İçtihad 13. sayısından itibaren yayına devam
etmiştir.
İçtihad Dergisi
ansiklopedik bir tarzda okuyucuyu bilgilendirmeyi amaç edinmiş, batılılaşma
taraftarı olmuştur. Derginin en önemli yazarlarından biri olan Dr.Cevdet,
Osmanlı için batılılaşmayı zorunlu bir yol olarak göstermekte olup İslam’ı çağdaşlaşma
önündeki engellerden biri olarak değerlendirmiştir.
Dergi 1928 yılındaki 64. sayısına
kadar Arap harfleri ile çıkmıştır. 228 numaralı sayıdan itibaren “sıhhi”, 235 numaralı sayıdan itibaren de “İlmi, Edebi,
İktisadi, Sanaî, Sıhhi Mecmuadır” ibaresini taşımıştır. İçtihad Dergisi yayımladığı batılaşma yanlısı
yazılar nedeniyle dindar ve milliyetçi gruplar tarafından yakından takip
edilmiş ve yapılan şikayetler nedeniyle dine ve din büyüklerine hakaret
suçlamalarıyla ara ara yasaklanmıştır. Ancak Abdullah Cevdet ve İçtihad
Mecmuası yayın ilkelerinden ve görüşlerinden geri adım atmamıştır. Abdullah
Cevdet’in ölümüyle birlikte dergi yayın hayatına son vermiştir.
Kastamonu’da 1913
yılı;
Olay, 1913 yılında bazı
öğretmenlerin ve personelin Ragıp, Celal ve Hilmi Beyler hakkında öğrenciye
evrim dersi anlattıkları ve dini değerleri zedeledikleri iddiası şikâyeti ile
başlamıştır. Bu olaydan 12 yıl önce bazı insanlar Mekteb-i Sultani’nin
dinsizlik yaydığı gerekçesiyle kapatılmasını istemişlerdir. İlk önce Celal Bey
daha sonra Ahmet Hilmi Efendi tutuklanmıştır. Maarif Müdürü ne yapacağını
bilememekte olup, Vali Galib Bey’de şikâyet edenlere uymuştur. İşin kötün yanı şikâyet
edenler halkı kışkırtmış ve kitapçılar basılmıştır.
“Şimdi meselenin daha
kötüsü: Arapça mualliminin arkasına bir sürü halk toplanarak kitapçıları basmalarıdır.
İnsan bu manzaralar karşısında kuzu gibi halim olan başta bulunan idarecilerin
ne akla hizmet etmek istediklerini bir türlü kestiremiyor. Mektepte vilayetçe tayin
edilen resmi soruşturmanın neticesi genç muallimlerin beraatını tamamıyla meydana
koymuş iken iş bir daha adliyeye geri gönderilmiştir…
Geçen mektubumda burada
geçen ve pek mühim bir safhaya giren sarıklı-fesli kavgası hakkında uzun
uzadıya malumat vererek nazar-ı dikkatinizi çekmeye çalışmıştım. Fakat ne çare
ki, bahsedilen
hadise tamamıyla gençler
aleyhine döndü. Şu dakika zanlı olarak gösterilen üç muallimden yalnız biri
hapiste değildir…
Maarif müdüriyeti
beş on müderris imzasıyla gelen kağıtları mektep idaresine 'gereğinin
yapılması' kaydıyla havale etmekten başka bir şey yapmıyor. Genç muallimlerin aleyhinde
hiçbir kanuni delil bulunmadığı halde on beş gün devam eden ve bu gidişle
senelerce sürmesi tamamen kesin olan tutuklama keyfiyeti adliyenin de ne kadar
adaletli uygulamalar yapmakta olduğunu açık olarak göstermektedir. Nur ile
zulmetin harbi devam ediyor.”
Kaynak:
Mustafa
Gündüz. İçtihad’ın İçtihadı. Abdullah Cevdet’ten Seçme Yazılar. Lotus Yayınları.
2008:142-148.
Kastamonu’dan olayı bildiren muhabirin
anlattıklarına göre öğretmenler hakkında soruşturma başlatılmış ve konuyla
ilgili kitapların imhası için kitapçılar basılmıştır. Olaylar nasıl
neticelenmiş onu bilemiyoruz. Ancak Gaybendi Hoca olarak bahsedilen bir hocanın
halkı kışkırtmak için ortaya çıkmasıyla işler karışmıştır.
“Fakat iş bundan
ibaret kalsaydı, şüphesiz biraz yarım kalmış olurdu. Bura adliyesinin takip ettiği
uğursuzluğa manzum iki misal daha var ki, şüphesiz okurken kızacaksınız.
Gaybendi Hoca namında bir cahil camide genç muallimleri kastederek; "Ey ahili!
İçinizde bu dinsizleri öldürecek fedailer yok mudur? Bunlar dört kişidir!” nidasını
ayyukaya çıkarırken bu adil adliye için hiçbir ceza gerekli olmuyor. Susmak ve suskunlukla
karşılık buluyor ve o hoca bugün kollarını sallaya sallaya sokaklarda dolaşıyor.
Arapça muallimi Zühdü namında Nablus'lu, bir cuma günü halkı başına toplayarak
nutuklar irâd ediyor ve bir ciltçi dükkanını basarak: 'Ey ahali! İşte Mekteb-i
Sultanide okunan dinsiz kitabı budur', diyor. Zabıta yetişiyor -ki mektep talebesinden
bir Rum efendinin, bir yabancıdan aldığı 'Tarihi Tekâmül'ün ikinci cildi-
ellerinden alınıyor. Jurnali yapıyor. Adliye buna karşı da bir mermer sükutuyla
mukabele ediyor.
Kaynak:
Mustafa
Gündüz. İçtihad’ın İçtihadı. Abdullah Cevdet’ten Seçme Yazılar. Lotus Yayınları.
2008:142-148.
Öğretmenler hakkında soruşturma açıldığı, Maarif
Nezaretinden müfettiş istendiği, soruşturmanın iki öğretmen için tutuklu olarak
devam ettiği görülmektedir. Öğretmenler “Çirkin lisan kullanma!”
maddesinden dolayı tutuklanmışlardır. Abdullah Cevdet’in yazılarından anlaşıldığı
kadarıyla öğretmenlere doğayı anlatmak yüzünden soruşturma açmak ve tutuklamak
konusunda oldukça hızlı davranan dönemin yargı sistemi, halkı öğretmenleri
öldürmeye yönelik olarak kışkırtmaktan çekinmeyen ve kirli bir dille konuşan
insanlara karşı körleşmiş ve seslerini duymamıştır.
“Bir Gaybendi
Hocanın Camii şeriflerde halkı, bütün insanların önünde birbirlerini öldürmeye
teşvik ve tahrik edebildiği ve cezasız kalabildiği bir memlekette hükümet yok
demektir. Hükümetin olmadığı yerde mal ve can emniyeti de olamaz. Mal ve can
emniyeti olmayan yerlerin ne olduğunu söylemeye hacet yoktur. Hükümetin menfaat
ve selameti namıma temenni ederiz ki, Orta Çağlıktan
bir an evvel
çıkılmak yoluna girilsin.”
Kaynak:
Mustafa
Gündüz. İçtihad’ın İçtihadı. Abdullah Cevdet’ten Seçme Yazılar. Lotus Yayınları.
2008:142-148.
Yazının bundan sonraki
bölümlerinde Abdullah Cevdet’in konuyla ilgili değerlendirmeleri yer alıyor.
Cevdet bu saldırıda bulunanları Orta Çağ kafası olarak değerlendiriyor ve kendi
çağlarına ayak uydurmaları gerektiğini söylüyor. Hükümetin bunlara kulak
vermemesi ve düşünce özgürlüğünü güvence altına alması gerektiğini belirtiyor.
Gaybendi Hocanın kendi dini anlamadığını belirterek, eğer İslam Dinini doğru
anlamış olsaydı evrime itiraz etmez, halkı da öğretmenlere karşı kışkırtmak
yerine Çatalca-Bolayır hattında yaşanan savaşa katılmaya davet ederdi diyor.
Kastamonu’ya da eğer bir gün Selanik, Kosova gibi olmak ve Müslümanların katl
olunduğunu görmek istemiyorlarsa, toplumu, özellikle çocukları uyandırmak ve eğitmek
için uğraşanları öldürmeye uğraşmamaları konusunda tavsiyede bulunuyor…
Öğretmenlere ne oldu,
soruşturma nereye doğru savruldu bilmiyoruz. Zaten bir yıl içinde ülke 1922
yılına kadar sürecek bir savaş dalgası içine sürüklendi. Altı yüzyıllık geçmişi
olan İmparatorluk, sonbahar rüzgârları önüne düşen kuru yapraklar misali
savruldu ve tarihe karıştı. Türk halkını ve Anadolu’yu kasırgaya dönmüş bu
rüzgârlardan yaşadığı çağla temas edebilen, gelişmiş medeniyetleri yakından
tanıyan, çağdaş eğitim almış, dil bilen, örgütlenmeyi becerebilen, halkını
tanıyan ve sınırlarını iyi bilen bir avuç asker ve sivil bürokrat ile münevverlerin
müdahalesi kurtarabildi. Aynı dönemde Saray ve İstanbul rejimi, arkasına
İngilizleri alarak Halifeyi korumak adına dini bir söylemle bu müdahaleye engel
olmak isteseler de başarılı olamamışlardır. Bu, tarih sahnesinde nadiren de
olsa aklın galip gelebildiği anlardan biri olmuştur…
Konuyla ilgili
söylenebilecek çok şey var fakat bence fazla söze de gerek yok. Abdullah Cevdet’in
düşüncelerinin bir kısmı yeni Cumhuriyet’in eylemleri ve devrim kanunları
içinde yer aldı. Ancak bu sürece Cevdet’in bir katkısı olmadı. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında bu düşünceler halen tartışılmaya devam etmektedir.
Yaşadığımız tarih itibarıyla yüz on yıl önce Kastamonu’daki öğretmenlere
saldıran inançlar, düşünce kılığında İslam topraklarında özgürce dolaşmaktadır. Öte yandan günümüze
kadar yaşadığımız deneyimler yukarıda bahsi geçen düşüncelerin tamamına yakınının
yanlışlanabilmesi için yeterli kanıt sunmaktadır…
Coşkun Bakar, Hekim, Halk Sağlığı Uzmanı, Prof.Dr.
Kaynaklar:
Niyazi
Berkes. Türkiye’de
Çağdaşlaşma. (Yayına Hazırlayan: Ahmet Kuyaş). Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,
2013.
Mustafa
Gündüz. İçtihad’ın
İçtihadı. Abdullah Cevdet’ten Seçme Yazılar. Lotus Yayınları. 2008:142-148.
Cem
Doğan. Son
dönem Osmanlı düşününde kültürel değişme platformu olarak batılılaşma:
Dr.Abdullah Cevdet ve İçtihat Dergisi örneği. Memleket Siyaset Yönetim, C.7
S.18 2012/18 s.126-159.
Nuri
Güçtekin.
I.Dünya Savaşı’nda Kastamonu Mekteb-i Sultanisi. Kastamonu, 2018.
Yunus
Emre Tansü. Batıcı
Düşüncenin Etkili Bir Sözcüsü Olarak İçtihad Dergisi (1904-1932). (Doktora Tezi). Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara, 2002.
TC Milli Eğitim Bakanlığı.
Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesi. Erişim adresi:
https://abdurrahmanpasalisesi.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/37/01/964145/fotograf_galerisi_2297006.html?CHK=bb8e6ceb05d96eea7489d97e321fd676
Abdullah Cevdet ile ilgili resimler : https://tr.wikipedia.org/wiki/Abdullah_Cevdet
Abdullah Cevdet'e ait bir karikatür. Altındaki yazı: "«Darvin» nazariyesinin temsili"
"Inherit The Wind" film afişi : https://www.imdb.com/title/tt0053946/mediaviewer/rm2794709761/?ref_=tt_ov_i

Tarih aynasını yüzümüze tuttun, gördük ki çok değişmemişiz. Elinize sağlık.
YanıtlaSil