HİPPOKRATES, HEKİM, YEMİN; SAĞLIK SEKTÖRÜ...

"Hekim Apollon, Asklepios, Hygeia, Panakeia, bütün tanrılar ve tanrıçalar adına, onları tanık göstererek yemin ederim ki bu yemini ve bu sözleşmeyi yeteneğime ve muhakeme gücüme göre yerine getireceğim; öncelikle bu sanatı öğreten hocamı kendi ebeveynimle eşit tutacağım; ona destek sağlayacağım ve ihtiyacı varsa servetimin bir kısmını ona aktaracağım; soyundan gelenleri kendi kardeşlerimle eşit tutacağım ve bu sanatı öğrenmek isterlerse ücret almadan ve sözleşme yapmadan onlara öğreteceğim; ilkeleri, sözlü dersleri ve diğer eğitimi kendi oğluma, hocamın oğullarına ve tıp yasasına uyarak sözleşme ve yeminle bağlı olan öğrencilere aktaracağım onların dışında başka kimseye aktarmayacağım.
Yeteneğimi ve muhakeme gücümü izleyerek, hastalarımın yaşayış tarzını ve beslenmesini onların yararına düzenleyeceğim; ama onlar için bir kayıp veya onlar açısından haksızlık olacaksa düzenlemeyi engelleyeceğime yemin ediyorum. Benden istense bile öldürücü ilaç vermeyeceğim, böyle bir öneriye de öncülük etmeyeceğim. Aynı şekilde, bir kadına çocuk düşürmesi için peser* vermeyeceğim. Namuslu ve mütedeyyin yaşayarak sanatımı icra edeceğim. Taş oluşan hastalara bıçak vurmayacağım bunları bu müdahalenin uzmanlarına bırakacağım. Girmem gereken her eve hastaların yararına gireceğim, isteyerek haksızlık yapmaktan, genelde ve özelde özgür veya köle kadınlarla ve erkeklerle aşk ilişkilerine girerek baştan çıkarma ediminden uzak duracağım. Tedavi sırasında veya tedavi dışında da göreceğim veya duyacağım her şeyin dışarıda asla tekrar edilmemesi gerekiyorsa, bunların sır olduğunu göz önüne alarak susacağım.
Bu durumda, bu yemini çiğnemeden yerine getirirsem yaşamımda ve sanatımda her zaman bana keyif versin, bütün insanlar sonsuza kadar beni saysın. Öte yandan, yeminimi çiğnersem ve yalan yere yemin edersem bunların tersi olsun."
Kaynak: Jacques Jounna, Caroline Magdelaine. Hipokrates Külliyatı.(Çev: Nur Nirven). Pinhan Yayıncılık. İstanbul:2018:57-59
*: Kadınların çocuk düşürmek için dölyoluna uyguladıkları küçük bir nesne veya kaynamış bitkilerden elde edilen öz
 
Haziran ayına girdik ve her haziran okullarda keyifli bir uğraşı yaşanır. Bu ayda öğrenciler mezun olur ve mezuniyet insanlar ve okulların tarihinde önemli bir yere sahiptir. Tıp fakültelerinde mezuniyet, sadece okulu bitirmek anlamında olmayıp evrensel andın içildiği bir törendir. Dünyanın her bölgesindeki hekimlik okullarında gelenek haline gelen yemin, herkesin bildiği Hipokrat andıdır. Ülkemizdeki tıp fakültelerinde yemin esnasında, Dünya Tabipler Birliği’nin 1948 yılında Cenevre’de kabul ettiği ve en son 2017 yılında gözden geçirilen “Hekimlik Andı” kullanılmaktadır. Metne baktığınızda hekimlere hatta sağlık sistemlerine oldukça ciddi sorumluluklar yüklediği görülecektir. Hekimlik andı, mesleğin yanında sağlık sistemlerinin de ideasını tanımlamaktadır. Yemin ile günümüzdeki sağlık hizmetleri sunumu arasındaki çelişkilere yazının sonunda değineceğim. Öncelikle Hipokrat andının tarihçesi ve meslek için anlamından bahsetmek istiyorum.
Hekimlik zanaatı ve tıp bilimi dünyanın kadim uğraşlarından biridir. Kökleri şifacılara ve büyücülere dayanmaktadır. Hekim; efsanelerin hüküm sürdüğü bir tarihsel zeminde, mitlerin şiirsel öykülerinin arasından, sınamanın öncülü deneme yanılma sürecinin içinden süzülerek, uzun bir yoldan geçip günümüze gelmiştir. Şifacı, destandaki ölümsüzlüğün iksirini yiyerek yok eden yılanı, tıbbın sembolü haline getirmeyi bilmiştir. Binlerce yıl uğraştıktan sonra henüz ölüme çare olamasa da onlarca hastalığın neden olduğu erken yaştaki ölümlere derman olmuştur tıp bilimi…
Şifacılık mesleği tarih boyunca önemli dönüşümlere uğrayarak günümüze ulaşmıştır. Bilimsel tıbbın erken dönem izlerine, Ege kıyılarındaki Knidos ve karşısında bulunan Kos adasında MÖ 5. ve 6. yüzyıllarda rastlanılır. Knidos ve Kos, antik dönemin en önemli şifacılık ve eğitim merkezidir. Kos Hipokrates’in ve ailesinin yaşadığı, “Corpus Hipokratikum” olarak adlandırılan, tıbbi metinlerin üretildiği adadır. Anakara üzerinde bulunan Knidos ise en az Kos Adası kadar güçlü bir şifacılık ve eğitim merkeziydi. Günümüzde izleri kaybolmuş olsa da “Knidos Hükümleri” olarak bilinen metinlerin Hipokrat’a atfedilen yazılarla ilişkisi olabileceği düşünülmektedir. Birbirine rakip olduğu söylentisi de bulunan bu iki ekolün farklı tıp pratiklerine imza attığı tahmin edilmektedir. Knidos’ta hastalıklar organlara göre sınıflandırılırken; Kos’ta herhangi bir sınıflandırma yapılmamakta olup, ampirik değerlendirmeler öne çıkmaktadır. Knidos’ta aralarında Aristoteles’in babası Nichomachos ve büyük anatomist Endoksos’un olduğu ünlü hekimler bulunmuştur. Ancak ünü günümüze kadar ulaşan Kos’lu Hipokrates olmuştur.
Tıbbın dönüşmeye başladığı bu dönemde, İyonya bölgesinde, insanın evrene, tanrılara ve bilgiye bakışı da değişiyordu. Miletos kıyılarında başlayan yeni akımın temsilcileri, evrenin arkesini doğada ararken, bilginin kaynağı olarak tanrılardan gelen musaların yerine insan aklının ürünü olan araştırmayı geçirmişlerdir.
 
D53.(B18) Stobaios.1.8.2;3.29.41
“En başından her şeyi fanilere göstermedi tanrılar, ama zamanla araştırdıkça daha iyisini keşfediyorlar.”  Ksenophanes
Kaynak: Ksenophanes. Fragmanlar. Kişiliği, Doktrini, Alımlanması. (Çev: Y.Gurur Sev). Pinhan Yayıncılık. İstanbul;2019:35.
 
Bu durumun en belirgin yansıması hastalıkların nedenlerine yönelik açıklama biçimlerine yönelik oldu. Hastalıklar, tanrılardan gelen bir ceza olarak değil, vücudunun içinden ya da dışından gelen nedenlerle ortaya çıkan mantığa dayalı araştırmayla açıklanabilir sorun olarak görülmekteydi. Bugünkü yöntemlerimizden henüz çok uzakta olsa da tıp bilimi, efsaneyle olan birlikteliklerini ayırmaya ve olguya dayalı açıklamalara doğru yol almaya başlamıştı. Yolun başındaki isim ise Kos’lu Hipokrates’ti…
Hipokrates, tahminen MÖ 460 yılında Kos adasında doğdu, MÖ 370 yılında Teselya’da hayatını kaybetti. Gezgin bir hekim olan Hipokrat, modern tıbbın  ilksel metinlerinin yazarı ve öğretmeniydi. Hipokratik külliyatın ne kadarı ona aittir tam olarak bilinememekte olsa da onuru ona aittir.
Birçok yazarın etkisinin olduğunun varsayılan “Hipokratik Külliyat” geleneksel ve efsanevi şifacılık paradigmasından kopuşun ilk örneklerindendir. Külliyat, cerrahiden koruyucu hekimliğe, hastalıkların prognozundan, tanı tedavi yöntemlerine kadar birçok konuyu birlikte değerlendirmesiyle ünlüdür. Aslında şifacılık anlamında hekimlik sanatı, oldukça eski tarihsel kökenlere dayanmaktadır. Külliyatın farklılığı hastalıklara ve sağlık durumlarına getirdiği yeni yaklaşımda ortaya çıkmaktadır.
Hastalık ve sağlık ilişkisinin vücutta denge içinde bulunan dört sıvıyla açıklanmaya çalışılması ve dengenin de çevrede yaşanılan olaylarla ilişkilendirilmesi, oldukça yenilikçi hatta devrimci bir bakış açısını ortaya koymaktadır.
Hipokrat’ın en yenilikçi taraflarından biri de hastalıkları açıklamak için kullanılan mistik dini yorumların karşısına, akılcı hatta gözleme dayalı tıp uygulamalarını çıkarmaya çabalamasıdır. Bu durumun en tipik örneği kutsal hastalıkla ilgili yorumudur. Hipokrat hastalığın ortaya çıkma sürecini tanrısalın müdahalesi ile değil, beyinde biriken ve rüzgarlardan etkilenen lenf sıvısı artışı ile açıklamaya çalışır.
 
“Hippokrates, Kutsal Hastalık;
"Kutsal Hastalık"ın herhangi bir hastalıktan daha tanrısal olduğuna inanmıyorum, tam tersine, bu hastalığın kendine özgü belirgin özellikleri ve belli bir nedeni var. Yine de diğer hastalıklardan çok farklı olduğundan, ona cahilce şaşkın şaşkın bakan insanlar tarafından tanrının takdiri olarak kabul edilmiştir. Hastalığı anlamanın zorluğu tanrısal köken teorisini desteklemekle birlikte, ritüel arınma ve sihirli sözlerden ibaret olan tedavinin basitliği bu köken teorisini sarsar. Hastalığın dikkat çeken özellikleri tanrının takdirini kanıtlasaydı, belirteceğim gibi, birden çok "kutsal hastalık" olurdu. Her gün, üç günde bir ve dört günde bir çıkan ateşler de aynı şekilde dikkat çeken kötü hastalıklardır, yine de hiç kimse onların tanrısal kökenden geldiğini kabul etmez. Tanrının sözde "kutsal" hastalık kadar bu hastalıklara da yol açma hakkına sahip olduğuna inanıyorum ama halk bu hastalıklara şaşırmaz. Belli bir neden olmaksızın deliren ve deliryuma giren, birçok tuhaflık yapan insanlar görmem de keza oldukça dikkat çekici. Birçok vakada uykusunda inleyen, bağıran, soluğu kesilen insanlar gördüm; bazıları da yataktan fırlayıp dışarıya koşarlar, bu insanlar belki biraz solgun ve güçsüz ama eskisi gibi sağlıklı ve aklı başında durumda uyanıncaya kadar akıllarını kaybederler. Bunlar istisnai olaylar değil, sık vuku bulan olaylar. Dikkat çeken envaiçeşit başka birçok hastalık var ama bu hastalıkları ayrıntılarıyla anlatmak çok uzun sürer.
Benim görüşüme göre, bu rahatsızlığa ilk kez "kutsal" diyenler şimdi büyücü hekim, inanç şifacısı, sahte doktor ve şarlatan dediğim türden insanlardı. Bunlar kesinlikle çok mütedeyyin ve özellikle bilge geçinen insanlar. Doğru tedaviyi başaramamalarını tanrısal unsurdan yardım isteyerek perdeleyebiliyorlar ve doğasını bilmediklerini gizlemek için buna "kutsal" hastalık diyorlardı.”
Kaynak: Jacques Jouanna, Caroline Magdelaine. Hippokrates Külliyatı. (Çev: Nur Nirven). Pinhan Yayıncılık. İstanbul;2018:270-271.
 
Her ne kadar Hipokrat hakkında bildiklerimiz kendisinden sonra yazılmış efsane ve hayallere dayanmış olsa da, Külliyat tıp epistemolojisi içerisinde önemli bir yer teşkil etmektedir. Sağlık ve hastalığın doğadan kaynaklanan bir olay olduğunu, vücut içerisindeki dengenin hastalıklara yol açabildiği, bunun da doğadaki olaylarla ilişkili olduğu düşüncesi günümüz tıp paradigmasının temel çıkış noktasını oluşturmaktadır.
Burada değerli olan Hipokrat’ın bilgisi değildir. Zaten kutsal hastalıkla ilgili açıklamaları bugünkü bilgimizle karşılaştırıldığında çocukça düzeyde kalmaktadır. Burada değerli olan hastalıkların açıklamasında kullanılan epistemolojik kaymadır. Kutsal hastalık kavramı, bir açıklama yöntemidir. Ancak gözlem ve akılsal çıkarıma dayanmadığından bilginin eleştirel sorgulanma gücü bulunmamaktadır. Bu nedenle de yüzlerce yıl sonuç alınamadığı halde varlığını korumuştur. Hastalığın açıklamasını kutsallık üzerinden yaptığınızda da müdahale için ritüeller dışında bir yöntem kalmıyor. Oysa sorunu içsel ve dışsal etkilenimi olan doğal bir durum olarak algıladığınızda, çözüm olanağı da tanrılardan hekimlerin eline geçmiş oluyor. Tarih boyunca çözümler yavaş kıpırtılar şeklinde gelmiş olsa da bugün sağlık açısından bulunduğumuz noktada bu dönüşümün yarattığı etkiyi yadsıyamayız. Hipokrates bu etkinin mimarı olması açısından bizim için değerlidir.
Hipokrates, yalnızca hekimlik zanaatının uygulama yönünü belirlememiş; etik normlar açısından da kıstaslar belirlenmesine öncü olmuştur. Bu kıstasların sembolik örneği Hipokrat’a atfedilen yemin metnidir. Yüzlerce yıldır mesleğe başlarken yapılan bu ahit, hekimliğin sembolü haline gelmiştir. Ahit, yasakları ve yapılması gerekenleri içermektedir. Güncel tanrılara, öğretmenlere ve gelecekteki öğrencilere karşı teminatları içerir. Yasaklar hastanın yararını korumak amacıyladır. Antik dönemden metnin adı ve evrensel etik değerleri günümüze ulaşmış olsa da içeriğinde güncellemeler sürekli yapılagelmiştir.
 
İran’da 2000’li Yıllara Ait And Metni;
Şu an ki Allah’ın sonsuz lütuf ve inayetleri ile tıp doktorluğu devresini başarıyla bitirmiş ve halka hizmet sorumluluğunu almış bulunuyorum. Kur’ân-ı Kerîm önünde her şeye kadir olan Tanrı’ya ki gizli ve açık olan her şeyi bilir ve adı bilginlerin kalplerinin huzurudur ve acı çekenlerin dertlerinin şifasıdır, ant içiyorum ki her zaman Allah’ın sınırlarını ve mukaddes dini hükümleri muhterem sayacağım. Hastaların haklarını ihlal etmekten kaçınacağım ve onların sağlığı ve iyileşmesini kendi menfaatlerim ve nefsani meyillerimden önce tutacağım. Muayene ve tedavide namusun dokunulmazlığına uyacağım ve hastalarımın sırlarını bir şer’i ve kanuni zorunluluk olmadıkça ifşa etmeyeceğim. Tıp mesleğinin kutsallığını korumayı ve meslektaşlarıma hürmeti üstleniyorum. Tıp ahlakını, şerefini ve temiz kalmayı, bu saydığım üç şeyi, kirletecek şeylerden uzak duracağım. Her zaman kendi tıp bilgimi artırmak için çalışacağım ve bilgi ve maharet gerektiren bilmediğim işlere müdahale etmekten kaçınacağım. Sağlık, kültürün yükselmesi ve toplumun bilgilenmesi için çaba sarf edeceğim ve toplumun insanlarının sağlığının temini, korunması ve artırılmasını kendime en önemli sorumluluk biliyorum.”
Kaynak: Önder İlgili, Serap Şahinoğlu, Ahmet Acıduman, Kemal Tuzcu, Şehriyar Şems. İslam Dünyasında Hekim Andı Uygulaması ve Hipokrat Andı’nın İzleri (İslam Dünyasında Hekim Andı). Lokman Hekim Dergisi, 2016;6(3):137-149.
 
Öte yandan yemin metninin hikâyesi ilginçtir. Metindeki bazı yasaklar -düşük yapmak için pesser kullanılmaması ya da bıçak kullanılmaması- güncel külliyattaki uygulamalarla paralel değildir. Farklı kaynaklar yeminin Kos’taki uygulamaların bir parçası olmadığını, Hipokrat’tan sonraki Pythagoras kaynaklı bir ahdi temsil ettiğini iddia etmektedir. Bu ahit daha sonra Hipokratik Külliyat’a eklenmiştir. Buradaki yasakların Phythagoras’çı ruh kavramına daha uygun olduğu ifade edilmektedir. Cerrahi uygulamalarla ilgili yasakların o dönemde yaşanılan başarısızlıklar ve komplikasyonlarla ilişkili olabileceği tahmin edilmektedir.
Bugüne kadar gelmesinin nedenleri arasında bulunan en dikkat çekici iddiaların birinden bahsedeceğim. Söz konusu sava göre, yeminde bulunan yasaklamalar, Orta Çağ Avrupası’nın en kudretli iktidarı olan Kilise’nin düşük ve gebeliği önleyici uygulamalara olan karşıtlığı ile örtüşmüştür. Yemine yapılan ilk referans MS 1.yüzyıla aittir. Hekim andının, dini referanslara uygun bir hale getirildikten sonra uygulanması zor olmamıştır. Metinden günümüze kalan; mesleğini saflık ve kutsallıkla yerine getirecek olan hekimin, farklı toplum ve kültürlerin halkları tarafından kuşaklar boyunca aktarılan ideal davranışların sınırlarını belirlemiş olmasıdır.
Hipokrat ve öğretileri tıp tarihinin en heyecan verici efsanelerinden biridir. Her ne kadar gerçeküstü ve hayal ürünü olsalar da, efsaneler bir toplumun birlikte hareket etme motivasyonu açısından çok değerlidir. Hipokrat, şifacılığın bilimsel metodolojiye dönüşmesinin yanında, etik kodlarının uygulanmasının da sembolüdür. Efsane olması, yemindeki evrensel ilkelere bağlı hekimlik yapılmasına engel teşkil etmemektedir. Öyle olduğu için yüzlerce yıldır hekimler, tanrıları farklı olsa da benzer etik kodlarla mesleklerine başlamaktadır.
Dünya Tabipler Birliği metninin tarihte yer alan  diğer yeminlerden farkı,  doğaüstü bir varlığa değil hekimin onuruna ve vicdanına ithaf edilmesidir. Günümüz dünyasında kamusal işleri teolojik temellerinden uzaklaştıran seküler anlayış, yemin metninde karşımıza çıkmaktadır. Artık hekimliğin etik kodlarının dayanağı, tarih boyunca ismi değişen tanrılar değil hekimin vicdanıdır. Metin dikkatli incelendiğinde hekimlik uygulamasının yanında sağlık hizmetlerinin de etik sınırlarının belirlendiği görülmektedir. Hekimlik andı ile toplumdaki herkese ihtiyaç duydukları sağlık hizmetinin sunulması güvence altına alınmaktadır.
Şimdi sadece bu güvenceye bakarak biraz düşünelim. Günümüz sağlık hizmetleri, uzunca zamandır insanlara yardım etmeyi önceleyen bir alan değildir. Aksine serbest piyasa koşullarında ortaya çıkmış birçok sektör gibi sağlık sektörü de kâr güdüsüyle hareket eden sıradan bir yatırım alanıdır. Bu bakış açısına göre sağlıklı ya da hasta olmak toplumsal bir sorun değildir. Bireyin tercihlerinin karşılığı olup, iyileşmek için yapılması gerekenler de bireyin sorumluluk alanındadır.
Bireylere hasta olduklarında destek olmak için sosyal güvenlik sistemleri kurulmuştur ancak tüm dünyada prim ödemeleri artırılma eğilimindedir. Geri ödemelere getirilen sınırlamalar nedeniyle insanlar kendi ceplerinden ödeme yaparak sağlık hizmeti almaya zorlanmaktadır.
Hastaneler antik dönemden itibaren insanlara yardım etme amacıyla çalışırken, günümüzde hastalık satan işletmelere dönüşmüştür. İnsanların sigortaları yeterli değilse ya da ek ödemeleri karşılayacak paraları yoksa tedavi edilmeleri mümkün görünmemektedir. Hâl böyle olunca Hekimlik Andında yer alan taahhütlerden biri yerine getirilememektedir. İhtiyaç duyduğu tedavi hizmetinin parasal karşılığını sunamayan hastalar, hizmet alamamaktadır. Yani hastayla hekimin arasına sağlık hizmeti almayı talep edenin ekonomik konumu girmektedir.
Metnin diğer etik ilkelerine hiç girmeyeceğim! Çünkü bazı hekimlerin etik ve yasal sınırları zorlamasıyla ilgili yaşadığımız örnekler, mesleğim adına oldukça incitici…
Durum böyle olunca insan düşünmeden edemiyor: Yirmi üç yıldır hekimlik okulunda öğretmenim. Her Haziran’da büyük heyecan ve sevinç içerisinde, Hipokrat Yemini eden öğrencilerimiz, meslektaşlarımız olarak aramıza katılır. Kısa süre sonra, Hipokrat yemininden bihaber sağlık sektörünün bir parçası olacaklarsa, öğrencilerimiz neden yemin ediyorlar?...

Coşkun Bakar, Hekim, Halk Sağlığı Uzmanı, Prof.Dr.
Türkçe Düzenleme: Ayla Bakar, Avukat-Arabulucu-Hukuk/Sağlık Hukuku Eğitmeni

Kaynaklar:
Bakar C. Poetikadan apodeiktiğe aklın; kutsaldan etiyolojiye tıbbın doğumu: Aristoteles ve Hippokrates… HASAUD. 2023; 1(1):3.16
Lyons AS. Petrucelli RJ. Çağlar Boyu Tıp. (Çev: Nilgün Güdücü). ROCHE Yayınları. OMAŞ Ofset A.Ş. İstanbul.
Hipokrat. Hava, Su ve Toprak. (Çev. Editörü: Lokman Hekim Tanrıverdi) İnönü Üniversitesi Yayınevi. Malatya; 2016.
Jacques Jouanna, Caroline Magdelaine. Hippokrates Külliyatı. (Çev: Nur Nirven). Pinhan Yayıncılık. İstanbul;2018.
Önder İlgili, Serap Şahinoğlu, Ahmet Acıduman, Kemal Tuzcu, Şehriyar Şems. İslam Dünyasında Hekim Andı Uygulaması ve Hipokrat Andı’nın İzleri (İslam Dünyasında Hekim Andı). Kolman Hekim Dergisi, 2016;6(3):137-149.
Valentina Gazzaniga. Hippokrates Tıbbı ve Felsefesi. Umberto Eco. Felsefe Tarihi. Antik Yunan (Çev: Leyla Tonguç Basmacı). Alfa/Tarih Yayınları. İstanbul; 2020:156:163.

Resimler Google Gemini tarafından hazırlanmıştır.




































































































KaynakValentina Gazzaniga. Hippokrates Tıbbı ve Felsefesi. Umberto Eco. Felsefe Tarihi. Antik Yunan (Çev: Leyla Tonguç Basmacı). Alfa/Tarih Yayınları. İstanbul; 2020:156:163.

Yorumlar