TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ; ODTÜ 2022 YILI MEZUNİYET TÖRENİ…

“Metrekarelerle ölçülen kâğıt parçalarını güvenlik sorunu olarak göstermek ve bu sebeple mezuniyet törenini öğrencilerin elinden almak, yalnızca atanmış rektörün bir hamlesi değil aynı zamanda ODTÜ’yü varoluşundan ve geleneklerinden koparmak için atılmış bir adımdır...
ODTÜ mezuniyetinin Devrim’de olması, ODTÜ’nün bir geleneğidir. Ancak bu gelenek aynı zamanda değişim ve ilerlemeyi de ifade etmektedir. ODTÜ’lüler de Devrim’e sadece geleneklerini ifade ve muhafaza etmek isteğinden değil, aynı zamanda büyük değişimlerin ve dönüşümlerin göstergesi olduğu için sahip çıkıyor…”
Kaynak: Burcu Şekerzade. Mezuniyet Töreni Konuşması. ODTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, 2022 Mezunu, 06.08.2022.

Bu yazımda şimdiye kadar yazdığım diğer yazılardan farklı olarak güncel bir konuyu merkeze alacağım. Aslında diğer yazılarım da güncelin dışında değildi ancak o yazılarda güncele felsefe ya da bilim tarihi üzerinden ulaşmaya çalışmıştım. Eğer düşünce tarihini takip ederseniz, güncelin ne kadar geçmiş ve geçmişin ne kadar güncel olduğunu görebilirsiniz. Mevzu Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin (ODTÜ) iptal edilen, sonrasında da öğrenci ve öğretim üyelerinin katılımıyla Devrim Stadyumunda yapılan mezuniyet töreni...
ODTÜ, 50 yıldan uzun geçmişe sahip, üniversite kavramının tarihten gelen misyon ve sorumluluklarını karşılayabilen, mezunlarıyla ülkenin kültür, bilim, sosyal yaşam, ekonomi alanlarıyla entelektüel zenginliğini besleyebilen nadir üniversitelerinden biridir. Ülkemizde bu koşulları sağlayabilecek yükseköğretim kurumlarını saymaya kalsak 20’yi bulur muyuz bilmiyorum. Üniversitelerin önemli bir kısmı meslek okulu düzeyinde teknik uzman yetiştirmektedir. Ve akademiye dönüşmek konusunda samimi bir çaba gözlemlemek oldukça zordur (kurumlar içinde var olan bireysel çabaları bunun dışında tutmak gerekir). Konunun düşündürücü tarafı ülkemizdeki üniversitelerin ODTÜ’ye dönüşmesi gerekirken, sistemin ODTÜ’yü diğer okullara dönüştürme konusundaki ısrarıdır. OTDÜ mezuniyet töreni tartışması tam da bu noktada karşımıza çıkmakta olup kesinlikle bir kurumun iç işleyişiyle sınırlı kalabilecek bir olgu değildir...
Eğitim insan topluluklarının kadim ve önemli konuları arasındadır. O kadar ki bireylerin ve toplumların doğada ve toplumsal hayat içerisindeki pozisyonunu belirleyebilir. Bugün üniversite dediğimiz akademi eğitim kurumlarının öncülü durumundadır. İlk örneğini MÖ.4.yüzyılda Atina’da gördüğümüz akademi, 12. yüzyılla birlikte Batı Avrupa’da ortaya çıkmış hem kendini hem de içinde bulunduğu toplumu dönüştürme becerisi gösterebilmiştir. Muhtemelen bu yüzden olacak ki ODTÜ’nün internet sayfasını ziyaret ettiğinizde sizi bir motto karşılar: “BİZ DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİRİZ”…

Bu motto çok anlamlı ve iddialıdır; dünyayı değiştirebilmek! Günümüzde bir insan ya da kurumun dünyayı değiştirebilmesi ihtimalini bir yana bırakın, dünyanın sürekli bir değişim içinde olan küre olduğu olgusu bile bazı çevreler tarafından kabullenilemiyor. Bununla birlikte dünyayı değiştirmek son derece zordur ve motto yazmak yeterli değildir. Öte yandan tarih boyunca akademi ve entelektüeller dünyayı ve dünyaya bakış açımızı defalarca değiştirebilmeyi başarabilmişlerdir. ODTÜ de değişimin ülkemizdeki temsilcilerindendir. Ki mezuniyet konuşmasını yapan öğrenci bu vurguyu yerinde kullanmıştır…
Bir kurumun söz konusu misyon ve sorumluluğun gereklerini yerine getirmesi oldukça zor ve zahmetli bir yolda yürümeyi zorunlu kılar. Öncelikle sağlam bir kurumsal altyapınız olmalıdır. Bir gecede tabela hazırlayıp üniversite kurabilirsiniz. Çok iyi bütçeler bulup, transferlerle öğretim elemanları da getirebilirsiniz. Göz alıcı laboratuvarlar, sınıflar yaparsınız. Yapılmıştır da… Peki, o zaman neden altmış yıllık bir kurumu ne hali varsa kendi başına bırakıp, diğerleriyle uğraşılmıyor. Çünkü onlar kendilerinden beklenildiği hızda ve ölçüde ODTÜ olamıyorlar.
Akademi için öncelikle zamana ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak zaman tek başına yeterli değildir. Kurulması aşamasında yüksek ideaları olmalıdır. ODTÜ’nün kuruluş ideası Türkiye ve Orta Doğu ülkelerinin kalkınmalarına katkıda bulunmak ve fen ve sosyal bilimler alanında uzman yetiştirmektir. Ardından ideaya ulaşmayı sağlayacak sağlıklı bir büyüme evresine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu evre akademinin doğası içinde siyasetçinin müdahalesi olmadan felsefe, bilim, sanat ve teknolojinin ihtiyaçlarını karşılayacak ölçülerle olmalıdır. Akademi konumlandığı yerin fiziki ve sosyal çevresini şekillendirmeli ve yönetebilmelidir. Anadolu’daki üniversitelerin tamamında şehir ve akademi birbiriyle habersiz bir şekilde yaşamaktadır. Genelde üniversitenin şehirdeki imgesi, tost satın alan ve ev kiralayan müşteridir. Örneğin Eskişehir akademinin biçimlendirdiği nadir kentlerden biridir. Üniversiteyle olan bu ilişki tarzının kazanımları Orta Anadolu’da yerleşmiş olan Eskişehir’in sosyal ve kültürel zenginliğinde gözlemlenebilmektedir. Bununla birlikte başka örneği de yok gibidir.
Üniversite üretebilen bir organizmadır. Ürünü felsefe başta olmak üzere yeni bilimsel sorular ve teknoloji ile sanattır. Ancak burada sıralama çok önemlidir. Birçok üniversite yönetimi çıktı olarak teknolojik ürünleri ve içerikten bağımsız olarak proje ve yayın sayısını öncelemektedir. Söylediğiniz sözlerin değeri olmadığı sürece sayılarının hiçbir anlamı yoktur. Bu üretimin suyu ve toprağı özgür düşünebilme zeminidir. Herhangi bir otoritenin hiçbir gerekçeyle üniversite içinde konuşulan, tartışılan, yazılan sözleri denetleme hakkı bulunmamaktadır. Çünkü gerekli denetimi bilim camiası yapmaktadır. Aslında bu özellik akademinin tarihsel süreçte mücadeleyle edindiği bir kazanımdır. Ve nadir örnekleri günümüzde ancak dünyanın sınırlı bölgelerinde yaşanabilmektedir. Platon’un akademisi dışında yakın zamana kadar eğitim kurumları tapınak içinde yaşam olanağı bulmuşlardır. Tapınak kendi inançsal ve ideolojik dogmalarıyla eğitim kurumlarına yüzlerce yıl hükmetmeyi başarmıştır. Laiklik ya da sekülerleşme tarihinin en önemli ayağı eğitimin tapınaktan ayrılmasıdır. Öncüsü de Avrupa’da öğrenci ya da öğretim üyesi birlikleri ile kurulan üniversiteler olmuştur. Hem kiliseden hem de kraldan kurtulmaya çalışan akademi sonunda daha özgür olabilmeyi başarabilmiştir. Bugün birçok toplumda araştırma ve eğitim programları, akademik kadrosu, finansmanı, denetimi tapınaktan bağımsız olarak belirlenmektedir. Ülkemizde ise akademiyi devlet kurmuştur ve halen devletin kontrolündedir. Bununla birlikte devletin isteğine rağmen öğrenci ve öğretim üyelerinin kendi mezuniyetlerini yapabilme başarısı göstermeleri akademinin geleceği açısından da umut vericidir…
İşte üniversite kurumuna bu açılardan bakıldığında 2022 ODTÜ mezuniyet töreni gelecek için çok umut vericidir. Bu umut sadece ODTÜ mezuniyet törenine mi özgüdür? Hayır… Dekanının engelleme çabalarına rağmen kürsüyü bırakmayan Hacettepe Tıp mezunu, bir yıldan fazladır okullarına sahip çıkmaya çalışan Boğaziçili akademililer yanında yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen Anadolu’nun birçok kasabasında kurumunun gerçek bir akademi olması için sessiz bir şekilde mücadele veren tüm üniversiteliler umudu besleyen göz pınarlarıdır…
Ben ODTÜ mezuniyetindeki resme baktığımda ülkenin geleceğini gördüm. Evet dedim; bu güzel topraklar üstünde yaşayan insanların hayalleri tam da bu törendeki gibi olmalıdır… Ve ülke olarak ulaşacağımız nokta er ya da geç 6 Ağustos 2022 tarihinde ODTÜ Devrim Stadyumunda yaşanan bu güzel ortam olacaktır.
ODTÜ’lü, mezuniyet töreninin iptalinin ne anlama geldiğini doğru bir biçimde okumuş ve pozisyonunu almıştır. Bilmektedir ki üniversite gelenektir ve bu gelenek sadece geçmişin muhafazasını değil gelecekteki değişimin de sembolüdür. Akademi varlığının kaynağını yaşadığı toplumun gelenek ve geçmişinden beslenerek ürettiği değişimin gücünde bulur; felsefe, bilim ve sanatla büyür. Geleneklerin olamadığı veya kişilerin anlık beklentilerine göre düzenlendiği kurum ya da devletler geleceği dönüştürebilme gücüne sahip olamaz. Dücane Cündioğlu’nun bir konuşmasında belirttiği üzere kurumlar ve devletler üzerlerinde ne kadar çok toz biriktirebilirlerse o kadar köklü bir geçmişe ve güçlü gelece sahip olabilirler. Ve ülkemizde yönetimler devletin toz tutmaması için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
ODTÜ’nün mezuniyet töreni üst yönetimine rağmen kurumun tozlandığını böylece güzel bir geleceğe ulaşabilecek kuvvet ve iradeye sahip olduğunu düşündürmektedir. Tören ülkemizin münevverlerinin yıllardır hayalini kurduğu ve ulaşmak için ter ve kan döktükleri medeniyet düzeyinin sembolüdür. Farklı idealara sahip insanların bir arada güzel bir gelecek kurabileceklerinin göstergesidir. Ve akademinin kendi iradesine sahip çıkmasının bir sonucudur. İçinde yaşadığımız toplumun ulaşması gereken bir hedeftir. Peki, neden böyle olmaktadır? Cevap vermek zor, yine de bir deneyelim…
Öncelikle bu kurumun bir üyesi olmak ciddi bir çabayı gerektirir. Birçok bölümüne girebilmeniz için sıralamada ilk on bin içinde olabilmenizi isterler. Bu okulu bitiren her mezun en az bir yabancı dil konuşabilmekte, yazabilmektedir. Bu beceri çok önemlidir ve ülkemizdeki birçok üniversite mezunu bu hedefe ulaşamamaktadır. Üniversitedeki bölüm ve akademisyenlerin uluslararası işbirlikleri sayesinde öğrenciler Türkiye’de ve yurt dışında çok farklı öğretim elemanı ve öğrenci ile temas etme olanağına sahiptirler. Bu kazanım ayrıca değer taşımaktadır. Dünyanın farklı bölgelerinde bilim yapan insanlarla temasa geçmiş olmak size sadece bilgi ve beceri kazandırmaz. Aynı zamanda sizin inandıklarınıza inanmayan, sizin yediklerinizi yemeyen, içtiklerinizi içmeyen farklı alışkanlıkları olan insanlarla karşılaştırır. Sizden olmayan insanlarla konuşabilirsiniz. Onların geleneklerini tadar ve kalıcı ilişkiler kurarsınız. En büyük zafer de budur. Böylece birilerinin dünyanın sadece sizin inandıklarınızın etrafında döndüğü masalına kanmazsınız. Başka inanç ve yaşam tarzlarının sizinki kadar yaşamaya değer olduğunu görmeye başladığınızda değişim başlamıştır. Bu değişim geleceği de dönüştürme potansiyeline sahiptir. ODTÜ mezuniyet töreninde görülen gelecek budur…
Aslında değişimin kıpırtıları sadece ODTÜ’de değil Anadolu’nun her tarafında hissedilmeye başladı. Ana dili dışındaki dilleri konuşabilen ve elindeki telefonla dünya ile temasa geçebilen kuşaklar bu sürecin lokomotifi... Bu çocuklar 1990’lardan sonra hayatımıza giren iletişim teknolojilerinin içine doğdu. Onlar için dünya yakın çevreleriyle sınırlı değildi. Bilgi kaynakları o kadar çeşitliydi ki okullarda verilenlere neredeyse ihtiyaçları bile kalmıyordu. Zaten öyle de oldu, günümüzde okullar iş hayatı için formalite olan belgeleri sağlayan kurslar düzeyinde kaldı. Çocuklar okullarda test çözmek dışında hayata dair neredeyse bir şeyler öğrenemez durumdalar. Öte yandan bu durum ortalamada bulunan milyonlar için ciddi bir sorun haline geldi. Bırakın bir yabancı dili kendi dilini bile kullanamayan, temel bilgilerden uzak ancak mesleği ile ilgili bilgileri teknisyenlik düzeyinde öğrenen ve yaşama dair hiçbir algısı olamayan milyonlar her meslek alanında birikmeye devam ediyor. Sadece kendilerine verilen emirlerle yaşayabilecek bu kitlelerle geleceği dönüştürmek oldukça zor. Ancak güzel ülkemde bu kitlelere bel bağlayan insanlar da yok değil. Zira cahillerin ferasetini üstün tutan eğitim yöneticilerini de gördük.
Yukarıda sadece mevcut durumun küçük bir resmini çizmeye çalıştım. Bunu biraz da yazımın ilerleyen kısmını okuyacak olanlara gerçekliğin farkında olduğumu hissettirmek için yaptım. Öte yandan yukarıdaki gerçekliğin ülkemizin geleceğini belirlemek açısından hiçbir değeri bulunmamaktadır.  Yani yukarıda küçük bir portesini sunduğum resmin bu toplumun geleceğinde hiçbir söz hakkı olamaz, olmayacaktır da… ODTÜ mezuniyet töreni bu varsayımın kanıtlarından birini sunmaktadır.

Nasıl mı; açıklayayım…
Bugün 20’li yaşların altında olan gencin bilgi kaynağı olarak aileye, okula, cemaate, camiye, tarikata vb. ihtiyacı yoktur. Dünyada olan biteni öğrenmek için mutlaka kalkıp bir yerlere gitmesi de şart değildir. Bu zenginlik onu özgür kılabilmektedir. Bununla birlikte gençlerin çoğunluğu bu zenginliğin farkında değildir ve kullanamamaktadır. Çünkü bunun için iyi bir eğitim güçlü bir iradeye sahip olmak zorunludur. Öte yandan ülkemizde son yıllarda yaşanılan siyasi ve sosyal gelişmeler giderek daha çok genç insanı yaşadıklarını, çevresini ve inanç kodlarını sorgulamaya itmektedir. Artık gençler kendisine sunulan mitleri, öncekiler kadar kolay kabul etmek konusunda isteksizdir. Ulaşabildikleri bilgi kaynakları ile onlara verilen bilgilerin arasındaki uyumu sorgulayabilecek donanımlara sahiptirler. Ve gençlerin hiç azımsanmayacak kısmı bu sorgulamayı yapmakta ve karşılarına çıkan farklı resmi görmektedirler.
İşte ODTÜ’lü gençler bu resmi görmüş ve gereğini yapmışlardır. Çağın ve gençlerin çok gerisinde kalan üniversite yönetiminin saçma sapan gerekçelerle yok etmeye çalıştığı bir geleneğe sahip çıkmışlardır. Aslında sahip çıktıkları sadece gelenek değil, konuşma yapan öğrencinin de dediği gibi geleceği değiştirme ve dönüştürme potansiyelidir.
Gençlerin bu potansiyeli kimseye bırakmaya niyeti yoktur, bırakmamalıdırlar da…
Türkiye yeni gelen gençlerin elinde değişiyor ve dönüşüyor. Siyaset, devlet, okul, cami, sivil toplumun da içinde bulunduğu geleneksel kurumların tamamına yakını bu dönüşümü anlamıyor ya da anlamak istemiyor. Çünkü bu kurumların hiçbiri gençler için yaşamaya değer bir ülke hayali sunamıyor. Bu nedenle nitelikli eğitim almış kesim batıya kaçmaya çalışıyor.
Her ne kadar yaşlandıklarında birçoğunun gerçekleşemeyecek olacağını tahmin etseler de, gençler hayal kurmak ve hayallerinin gerçekleşme umuduna bağlanmak istiyorlar. Aslında hayallerin çoğu da ulaşılamayacak seviyede değildir. Muhtemelen ODTÜ’ye başlayan öğrencilerinin çoğunun hayali mezuniyette Devrim’de muzır pankartlarla yürümektir. Kimseye zararı olmayan hicivlerle dolu pankartları onların elinden almaya kalksanız elinize ne geçecek? Zaten Anadolu’da bulunan onlarca üniversitede salonlarda, soğuk ve kişiliksiz, zaman zaman da siyasetçilerin gövde gösterisiyle dolu yüzlerce mezuniyet töreni yapılmıyor mu?
İşte yaşanılabilir bir ülkede salonlara sıkıştırılan değil, meydanlarda şölen içinde gerçekleşebilen törenler olmalıdır. O gün gençler konuşmalı yaşlılar susmalıdır. Hicivleri kabul etmeli ve mümkünse kendilerini gözden geçirmelidir. Çünkü artık kendi zamanları geçmekte ve o meydanda yürüyen gençlerin zamanı gelmektedir.
Gençler geleneklerine sahip çıkmalı ancak geleceği de çağın gereklerine göre dönüştürebilmelidirler. Bunun için de dönüşümü sağlayabilecek bireysel ve kurumsal donanımlara sahip olmalıdırlar. ODTÜ bu gerçekliğe sahiptir. Onlarca yıldır kurumsal düzeyde felsefe, bilim ve teknoloji üretmiş; ülkenin ihtiyacı duyduğu uzman ve münevverleri yetiştirmiştir. Bunu yaparken de kendi geleneklerini oluşturmuş, üniversite kavramının gerekliliklerine sahip çıkmıştır. Bugün için içinde bulunduğu durum ODTÜ’nün gerçeği değil geçici bir duraklamadır. Bu yüzden ODTÜ’de öğrenci ve öğretim üyelerinin düzenlediği tören Türkiye’nin geleceği ve gerçeğini temsil etmektedir. Bundan kaçış olamaz. Aksi durum geleneğine sahip çıkamamış ve geleceği dönüştüremeyen toplum anlamına gelir ki yok oluş demektir. Anadolu yok olan toplumların bıraktığı kalıntıların sergilendiği açık hava müzesidir…

Coşkun Bakar, Hekim, Halk Sağlığı Uzmanı, Prof.Dr.
 
Kaynaklar:
Onedio. Gelenek Yine Bozulamadı! ODTÜ Mezuniyet Töreninden Birbirinden Yaratıcı Pankartlar, Erişim adresi: https://onedio.com/haber/gelenek-yine-bozulamadi-odtu-mezuniyet-toreninden-birbirinden-yaratici-pankartlar-1086512 Erişim tarihi:08.08.2022
Cumhuriyet. Rektörlüğün yasağına karşı ODTÜ öğrencileri 'Devrim'de mezuniyet töreninde Erişim adresi: https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/galeri-rektorlugun-yasagina-karsi-odtu-ogrencileri-devrimde-mezuniyet-toreninde-1966455 Erişim tarihi:08.08.2022
Dücane Cündioğlu. Toz, Toprak, Devlet. Erişim adresi:
https://www.youtube.com/watch?v=bwq8b1iqG7I&t=1019s  Erişim tarihi:08.08.2022
Medyascope. ODTÜ öğrencileri, kısıtlamalara rağmen mezuniyet törenini Devrim Stadyumu’nda yaptı.
Erişim adresi: https://medyascope.tv/2022/08/07/odtu-ogrencileri-kisitlamalara-ragmen-mezuniyet-torenini-devrim-stadyumunda-yapti/  Erişim tarihi:08.08.2022



Kaynak: https://www.metu.edu.tr/tr/tarihce

MEZUNİYET TÖRENİ KAYDI https://www.youtube.com/watch?v=0TXaSxvsjqM&t=536s


BUNDAN SONRA PAYLAŞILAN RESİMLER YAZININ KAYNAK LİSTESİNDE BULUNAN HABER SAYFALARINDAN ALINMIŞTIR...























Yorumlar