DÜŞÜNME VE EĞİTİM TARİHİNDEN KESİTLER; İLK ÖĞRETMENLER-İLK ŞÜPHECİLER-İLK HÜMANİSTLER-İLK MUGALATACILAR-İLK ENTELLER: SOFİSTLER…

“O zamana kadar gençliğin bütün kültürü okuma, yazma ve hesaptan ibaretti; bunlara müzikle jimnastiği ve sonraları resmi de ekleyebiliriz. Ne var ki siyasi hayatın icaplarına, gelişen fikri hayatın ihtiyaçlarına yetmiyordu bu. Günümüzün liselerine ve yüksekokullarına benzeyen herhangi bir müessese de yoktu Eski Yunan’da. Bu boşluğu doldurmak lazımdı, olgun ve şuurlu bir avuç insan hocalığa adadı kendini; şehirden şehre gidiyor, topladıkları gençlere ders veriyorlardı… devletten herhangi bir ücret almıyorlardı; hayatlarını kazanmak için çeşitli alanlara yayılmak zorundaydılar. Sofist, zamanımızın hocalarına benzemez, devletle hiçbir münasebeti yoktur, kendini belli bir ihtisasa da hapsedemez. Çağının bütün ilimlerini kucaklamalıdır; hatip ve yazar olarak da bin bir güçlükle karşı karşıyadır. Başarı kazanmak için her tartışmayı göze almak, rakiplerini alt etmek zorundadırlar, bizim gazeteciler gibi. Bir kelimeyle beşinci asırda sofist, yarı hoca, yarı gazetecidir.”
Kaynak: Cemil Meriç. Mağaradakiler. Bütün Eserleri 8. İletişim Yayınları. İstanbul.2020:25.

Bu yazının kaynağı Cemil Meriç ve “Mağaradakiler” kitabıdır. Tam bu ay bloğa hangi konuda yazayım diye düşünürken Meriç’in kitabındaki yukarıda karşılaştığım sözler beni sofist hakkında yazmaya yöneltti. Yazıya henüz başladım, sonunun nereye varacağını ben de bilmiyorum. Beklentim sofistlerin eğitim ve düşünce üzerinde yapmış oldukları etkiler üzerinden günümüz Türkiye’sinin akademisindeki sofistlere ulaşabilmektir...
Yazının başında sofist kelimesinin anlamının peşine düşmek gerekir. Hâl böyle olunca da Orhan Hançerlioğlu’nun Felsefe Ansiklopedisi yardımımıza koşacaktır. Bu sözlükte “Sofist” kelimesi “Bilgici” ile karşılanmaktadır. Farklı dillerde, sofistai, mugalatacı, safsatacı, sophiste, sophist, sofista olarak adlandırılmaktadır. Antik Yunan’da Platon öncesi felsefe öğretmenleri sofist olarak adlandırılırdı. Platon’dan sonra boş sözlerle yanıltmacalık yapan anlamı yüklenmiştir. Önceleri Yunan coğrafyasında yaşayan şairler, filozoflar, sanatçılar hatta yedi bilge sofist olarak tanımlanmıştır. Sofistlerin çevrelerine ve yerleşik inançlara yönelik kuşkucu yaklaşımları, değişime yönelik düşünceleri ve eğitimden yüksek paralar kazanmaları toplum nezdindeki itibarlarını etkilemiştir. Sofistlere göre nesnel bilgiye ulaşmak olanaksızdı, her şeyin ölçüsü insandı ve Tanrı’nın varlığı ya da yokluğu bilinemezdi. Makalenin sonunda sofistlerden günümüze kalan bazı fragman örneklerini görebilirsiniz...
 
“Sokrates:… Şimdi bu düşüncenin ne kadar doğru olduğunu inceleyelim, bilgi algıdır diyorsun, değil mi?
Theaitetos: Evet.
Sokrates: Bu fena bir tanım sayılmaz, hatta Protogoras da tam olarak bu tanımı getirmekteydi, ancak söyleme şekli biraz farklıydı. Protogoras’a göre her şeyin ölçüsü insandır, var olan şeylerin de yok olan şeylerin de. Bu düşünceden haberdarsın değil mi?
Theaitetos: Tabii ki, hem de çok iyi biliyorum.
Sokrates: Tamam. Peki, sana göre, Protogoras’ın söylemek istediği şey, herhangi bir şeyin kime nasıl görünüyorsa o şekilde olduğu değil mi? Fakat ikimiz de insanız…”
Kaynak: Platon. Theaitetos. (Çev: Furkan Akderin). Say Yayınları. İstanbul.2020:39-40.
 
Sahne MÖ 5.Yüzyılda Atina’da kuruluyor. İyonya bölgesinde yeşeren, Kroton ile Elea’da boy atan felsefe, yeni mekânına yerleşmek üzeredir ki burada zirvesini de yaşayacaktır. Atina bu özelliğini Helenistik dönemde İskenderiye ve doğu kentlerine devredesiye kadar koruyacaktır. Çağın önemli siyasi olayları, Pers istilası ve Yunan kentlerinin direnişi ile Peloponnes Savaşı’dır. Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe tarihi kitabının ikinci cildinde dönemin Atina’sından bahsederken her 400 kişiden birisinin dahi olarak nitelenebileceğini söylemektedir. Atina’sının 5. ve 4.Yüzyıllarda filozofları kendisine çektiğini bilmemize rağmen bu ifadenin hoş bir abartı olduğunu düşünüyorum. Dönemin sosyal ve ekonomik arka planında deniz taşımacılığına bağlı ticareti, Anadolu’da kullanıma sunulan paranın bir değişim değeri olarak yaygınlaşmasını, kentlerle birlikte pazar ekonomisinin gelişmesi ile resim yazısı yerine kullanılan yazının düşüncenin aktarılmasına yaptığı katkıyı sayabiliriz.
Bu olaylar bir yandan dünya tarihinde ilk defa görülen kent demokrasilerinden imparatorluk sürecine giden yolun taşlarını döşerken, diğer yandan günümüzde halen etkileri devam eden sistem felsefesinin ortaya çıkması için ihtiyaç duyulan koşulları yaratacaktır. 5.Yüzyılın Atina’sında ortaya çıkan sofistler o güne kadar gökyüzüne bakan doğa felsefesinin yüzünü yeryüzüne ve insanla ilgili konulara yönelmesini sağlamıştır.
Çok basitçe özetlemeye çalıştığım, 5.Yüzyıl Atina’sında önce sofistler olarak isimlendirilen bir grup filozof ve ardından da Sokrates, Platon ve Aristoteles ortaya çıkmıştır. Bazı tarihçiler MÖ 5-4.Yüzyıllar arasında yer alan bu dönemi Yunan Aydınlanması olarak isimlendirmektedir.
Sofistlerin ortaya çıkacağa döneme kadar Yunan Felsefesinin temel sorunu evrenin temeli olan ilk madde, varlık, oluş ve değişim üzerine odaklanmıştı. Herakleitos ve Parmenides’in ortaya attığı birbirine zıt düşünceler bir gerilim hattı oluşturmuştu. Değişmez bir varlık arayışındaki ısrar ile bunun yerine sürekli bir değişimi içeren bir oluş sürecinin konulma çabası, günümüze kadar devam edecek olan idealist ve materyalist düşünce akımlarının ortaya çıkmasına yol açmak üzereydi. Tam da bu dönemde sahneye çıkan sofistler, Platon tarafından geliştirilecek olan idealist kavramlarının ihtiyaç duyacağı düşünsel gerekçeleri hazırlayacak olan düşünürler olarak tarihe geçmişlerdir. 
Sofistlerin eserlerinin büyük bir kısmı günümüze ulaşmamıştır. Onları kendilerinden sonra gelen filozofların eserlerinden izleyebiliyoruz. Sofistlerin en önemli isimlerinden birisi olan Protogoras’ın tanrılar hakkındaki bilinemezci görüşleri nedeniyle yargılandığı, sürüldüğü ve kitaplarının da Atina’da yakıldığı söylenmektedir.
 
“Tanrılara gelince, ne onların var oldukları, ne var olmadıkları, ne de ne şekilde olduklarını biliyorum, çünkü bu konuda bilgi edinmeyi engelleyen çok şey vardır: onların duyularla algılanmamaları, insan hayatının kısalığı...”
Kaynak: Ahmet Arslan. İlkçağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Platon’a. Cilt 2. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul.2016:27.
 
Sofist kelimesinin anlamının bilgeden safsatacıya dönmesi Aristophanes, Platon ve biraz da Aristoteles’in yarattığı olumsuz algıda yatmaktadır. Muhtemelen Atina’da önceleri sofistlerle ilgili çok da olumsuz bir algı bulunmamaktaydı. Ancak ünlü Peloponnes Savaşı, bu durumu tersine çevirdi. Sosfistlere karşı olumsuz tavırlar, Protogoras ve Anagsagoras’ın yargılanması ve Sokrates’in idamına giden sürece yol açmıştır. Sokrates’in yargılanmasının nedenleri arasında doğa felsefesi ile ilgilenmesi, sofistik tutumları ve Atina’nın gençlerini tanrılara karşı kışkırtması gibi suçlamalar yer almıştır.
Sofistlerle ilgili olumsuz yargıların ilk kaynağı dersleri karşılığında para talep etmeleridir. Literatüre göre bu para astronomik miktarlara ulaşmaktadır. Tarihe ders karşılığı para alan ilk insanlar olarak geçen sofistler, Platon cephesinden bakıldığında ciddi bir rahatsızlık kaynağı yaratmıştır. Böylece eğitim belirli bir faydayı amaçlayan ve ona ulaşabilecek gelir seviyesindeki insanlara yönelik bir nesneye dönmektedir.
Diğer filozoflarda olduğu gibi sofistleri tanımlayacak bir düşünce akımından söz etmek çok kolay değildir. Bilakis sofist düşünürlerin birbirleriyle çelişen düşüncelerinden bahsedebiliriz. İnsana ve kültüre yönelik sözleriyle hümanist akımların, bilgi ve varlığa yönelik şüpheci yaklaşımlarıyla kuşkucu felsefenin, doğa ve toplum yasaları ayrımlarıyla toplumsal sözleşmenin ilk örneklerini sundukları söylenmektedir. Bununla birlikte sofistleri diğer düşünürlerden ayıran farklılık yöntemlerinde yatmaktadır. Yaşadıkları dönemin Atina’sında kent demokrasisinin gelişmesiyle mecliste, agorada ve mahkemede kullanılan retorik ve diyalektik sanatları oldukça popüler hale gelmiştir. Bu sanatların özelliği hitap ettikleri ya da tartıştıkları kişileri ikna etmektir. Bu çerçevede eğitimi de kurumsallaştıran sofistlerin temel beklentileri hakikatin anlaşılması değil, içinde yaşanılan dönem için yararlı ya da faydalı olanın öğretilmesi olmuştur. Eğitim almış bir Atinalı iyi hatip ve tartışmacıdır. Karşısındakini kendi görüşleri doğrultusunda ikna edebilir ve gerekirse de yanıltabilir. Önemli olan hakikatin değil yararlının ve faydalı olanın bilgisidir. Zaten duyumsal olan bilgi özneldir, kişiden kişiye ve zamana göre değişebilir. O yüzden varlığı bilmemiz ya da anlatmamız mümkün değildir. Bu yüzden öğrenilmesi ve öğretilmesi gereken hakikat olamaz, öğrenilmesi gereken faydalı olan olmalıdır.
 
“Hiçbir şey var değildir; var olsaydı bile bilinemezdi; bilinebilseydi bile başkasına anlatılamazdı. (Gorgias) ”
Kaynak: Ahmet Arslan. İlkçağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Platon’a. Cilt 2. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul.2016:23.
 
Sofistler ile ilgili tartışmalar günümüze kadar ulaşmaktadır. Felsefe tarihi onlarla ilgili olumsuz yorum ve sözlerle doludur. Birçok kaynakta sofistlerin dönemin düşünce ve inançları üzerinde sarsıcı etkiler yarattıkları iddia edilmektedir.
 
“Sofistler ahlak, siyaset ve din konusunda etkileri zamanımıza kadar devam edecek olan öğretiler geliştirmişlerdir. Bu öğretilerin genel sonucu ise geleneksel, ahlaki, siyasi ve dini inançların, anlayışların güvenilir bir temeli olmadığını göstermek olmuştur. Sofistler tarafından geliştirilen felsefe, Yunan sitesinin o zamana kadar kendine dayanarak yaptığı ahlâksallığı, dinselliği ve siyaseti tahrip etmiş, ancak onun yerine olumlu, kalıcı bir şey koymamıştır. Sokrates ve Platon ise bu tahrip sonunda ortaya çıkan toplumsal tablonun bilincinde olan filozoflar olarak işe koyulacak ve sadece varlık ve bilgi konusunda değil, değerler konusunda da yeni bir bakış açısı sağlayıp, yeni kavramlarla ve yeni bir zeminde felsefeye yeni bir yön vereceklerdir. Bu idealist Atina felsefesidir. ”
Kaynak: Ahmet Arslan. İlkçağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Platon’a. Cilt 2. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul.2016:78.
 
Aristoteles’in bilgi sınıflamasını takip ettiğinizde teorik felsefe ve pratik felsefe ile karşılaşırsınız. Teorik felsefe doğa, dolayısıyla tanrısal olanın, pratik felsefe insani olanın bilgisine karşılık gelmektedir. Teorik felsefe zorunluluk ve hakikatin bilgisi iken, pratik felsefe insan eylemlerine bağlı tercihlerinin sonucu ortaya çıkan iyi ya da faydalının bilgisini içermektedir. Pratik felsefe sitede yaşayan insanların işlerinin düzenlenmesi ve iyi yaşamak için gerekli olan faydalı bilgilerin karşılığıdır. Temelinde insan eylemleri ve iradesi olan pratik felsefe öğrenilebilir ve öğretilebilir. Sofistler 5.Yüzyıl Atina’sında daha iyi bir yaşam için bunları öğretme iddiası ile ortaya çıkmışlar ve şehir şehir dolaşarak insanları eğitmeye talip olmuşlardır. Devlete, tarikata ya da bir gruba dayanmadıkları için kendi geçimlerini sağlamak için ücret talep etmişlerdir.
 
“Sofistlerin başardığı en büyük şey eğitimdi. Yunanlıların eğitilmesi gerektiğini öğrettiler hem de tek tek değil, devletin bile eğitilmesi gerektiğini, yurttaşlığın öğrenilebilir bir şey olduğunu gösterdiler. Para da aldılar, hem de büyük paralar aldıkları söyleniyor… Ama eğitim sorununu öne çıkardılar… Sofistlerin en önemli yanı eğitim ve öğretimi gündeme getirmeleriydi. Ve eğitimde ne vardı? Gramer, retorik, diyalektik, bunlar daha sonra trivium ve quadrium diye septem artes liberales (yedi özgür sanat) olarak Ortaçağ’da, Romalılarda meşhur olacaktır… Başka aritmetik, geometri, astronomi ve müzik, bu yedi sanatı öğretiyordu sofistler…”
Kaynak: Dücane Cündioğlu. Felsefe Dersleri. Sofistler-11.Ders. Erişim adresi: https://felsefedersleri.com
 
Böylece o güne kadar tapınak yazıcıları ile başlayan eğitim geleneksel formatının dışına çıkmaya ve toplumla ilgili olan konularla ilgilenmeye başlamıştır. Ancak bir yandan da o güne kadar kesin olan dogmalara da saldırarak.
 
“Sofistler kesin dogmaları zayıflatmışlardır. Ve felsefenin biricik olanaklı koşulu sofizmdir. Yani kesinlikleri törpüleyen, hiçbir kesinlik yokmuşçasına, her şeyi kuşkuya düşüren, çözen, dağıtan, anarşist, nihilist, yıkıcı ve kuşkucu düşünceler, hakikatten bu çok yıkıcıdır, aynı demokrasi gibi. Bir yönüyle, kötümser yönüyle bakarsanız yıkıcıdır; ama aslında yapıcıdır. Toplumdaki büyük karşıtlıkları çok küçük uzlaşmalarla çözer. Bunu dil üzerinden yapar…  ”
Kaynak: Dücane Cündioğlu. Felsefe Dersleri. Protogoras-Gorgias-12.Ders. Erişim adresi: https://felsefedersleri.com
 
Sofistlerin hedefi, ikna sanatının öğretilmesi amacıyla şüpheci bir yaklaşımla retorik ve diyalektik sanatının inceliklerini öğretmek olmuştur. Bu durum ve verdikleri eğitimde para istemeleri kendilerine karşı olumsuz tutumun en önemli kaynağı olmuştur. İnsanları kandırdıkları ve bunun sanatını öğrettikleri, temel ahlaki değerleri aşındırdıkları ve toplumun birliğine saldırdıkları öne sürülmüştür. Özellikle Platon sofistlere karşı olan rahatsızlığını diyaloglarında yüksek ses tonuyla ifade etmiştir. Her şeyin değişken olduğuna yönelik düşünceye idea teorisi ile karşılık verirken, ölçütü insan olarak koyan Protogoras’a asıl ölçütün Tanrı olduğu ve değişmediği yanıtını vermiştir.
Dücane Cündioğlu sofistlerle ilgili derslerinde, onların toplumda çok önemli kültür aktarıcıları olduğunu iddia etmekte ve sofistin günümüzün entel olarak küçümsenen kesimine karşılık geldiğini belirtmektedir. Ancak toplum içinde bilginin ve kültürün yaygınlaşmasının da bu enteller vasıtasıyla olabileceğini söylemektedir. Atina’da ortaya çıkan ve hepsi farklı dillerden konuşan enteller bilgiyi toplumun tabanına ve onların anlayabileceği bir dilde aktarma becerisi geliştirdiler. Bu sayede her kafadan farklı bir ses çıktı ve demokrasinin düşünsel alt yapısı gelişebildi. Bu beceriyi entelektüel ile uzman düzeyinde olan bilim insanının aynı maharetle göstermesi çok da mümkün görünmemektedir. Bilginin derinliklerine ulaşabilen entelektüel ile sadece kendi alanının derinlikleri ile sınırlı uzman akademisyen toplumun ihtiyacı olan bilgiyi sunmakta son derece zorlanmaktadır. Bu ortamda ortaya çıkan sofist-entel, entelektüellerden ya da uzman akademisyenlerden aldığı, zaman zaman da yanlış aktardığı söylemleri sayesinde toplum aydınlanmakta ve kültürle karşılaşmaktadır. Entelin derdi öğrendiği sığ bilgiyi satmak ya da karşısındakini ikna etmek olduğu için, zaman zaman onu kandırdığı da olmaktadır. Ancak tüm bunlara rağmen eğitimin ve bilginin tabana yayılması sofist-entel sayesinde mümkün olabilmiştir ki günümüzün örgün eğitim öncesi düzenli eğitim kurumları da sofistler sonrasında kurumsallaşmıştır. Bunun en güzel örneği Platon’un yüzyıllarca ayakta duran akademisidir.

Tüm bu bilgileri alt alta sıraladığımda ve akademimizin içinde bulunduğu pozisyon ile karşılaştırdığımda önüme şöyle bir tablo çıkıyor; her ne kadar çoğunluğumuz bir bilim alanının uzmanı olacak bilgilere sahip olsak ve de bazılarımız entelektüele ulaşacak çabalar içinde bulunsak bile, yine de sofiste daha yakın gibi duruyoruz. Ancak çoğunluğumuz sofistten bir noktada çok ayrı bir yere konumlanıyoruz…

Sofist, düşüncesini fiyatını kendi belirlediği bir para karşılığında satıyor ve toplumsal inanç ve yargıları sorgulamaktan çekinmiyordu. Günümüzün enteli ya devlet ya sermaye ya da farklı toplumsal gruplar üzerinden hayatta kalmaya çalışıyor. Hem sofist hem de entel ikna etmek, bazen de aldatmak amacıyla retorik ve diyalektik sanatını kullanmış ya da kullanmaya devam ediyor. Sofist bunu kendi çizdiği sınıra göre özgür olarak belirlerken, günümüzün enteli geçimini sağlayan sosyal yapının iman sınırları içinden çıkamıyor. Hangisinin daha dürüst ya da daha özgür olduğunun kararını, varın siz verin…

Coşkun Bakar, Hekim, Halk Sağlığı Uzmanı, Prof.Dr. 

Kaynaklar:
Ahmet Arslan. İlkçağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Platon’a. Cilt 2. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul.2016.
Cemil Meriç. Mağaradakiler. Bütün Eserleri 8. İletişim Yayınları. İstanbul.2020.
Dücane Cündioğlu. Felsefe Dersleri. Sofistler-11.Ders, Protogoras-Gorgias-12.Ders. Erişim adresi: https://felsefedersleri.com
Orhan Hançerlioğlu. Felsefe Ansiklopedisi. Kavramlar ve Akımlar. Remzi Kitabevi. Ankara.
Platon. Theaitetos. (Çev: Furkan Akderin). Say Yayınları. İstanbul.2020.
Umberto Eco. Antik Yunan. (Çev: Leyla Tonguç Basmacı). Alfa I Tarih Yayınları. İstanbul. 2019.
Umberto Eco ve Riccardo Fedriga. Felsefe Tarihi. Antik Yunan. (Çev: Leyla Tonguç Basmacı). Alfa I Tarih Yayınları. İstanbul. 2020.
Eflatun. Sofist. Batı Klasikleri. (Çev: Mehmet Karasan). Milli Eğitim Basımevi. İstanbul.1988.
 
Kaynak: Umberto Eco ve Riccardo Fedriga. Felsefe Tarihi. Antik Yunan. (Çev: Leyla Tonguç Basmacı). Alfa I Tarih Yayınları. İstanbul. 2020.
         Kaynak: Umberto Eco ve Riccardo Fedriga. Felsefe Tarihi. Antik Yunan. (Çev: Leyla Tonguç Basmacı). Alfa I Tarih Yayınları. İstanbul. 2020.


Sofistin tanımları;

Fazilet öğretimi perdesi altında para kazanmak için, asil ve zengin gençler peşinde koşan bir avcıdır.
Fazilet üzerine söz ve öğretim alışverişi yapan ilim bezirgânıdır.
Sokrates dostu Hippokratos ile Protagorası görmeye giderken: "Sofist, diyor, toptan ve perakende ticaret yapan bir adamdır, sattığı mallardan ruh gıdasını alır. Bunlar da bilgilerdir. O bunları şehir şehir taşır.
Protagoras, “Sofist sanatı çok eski bir sanattır, ben bir sofistim, insanları terbiye ederim.
Münazara (karşılaşma) iyi ve doğru veya başka türlü genel kavramlar üzerinde olursa ona da Eristik diyoruz. Eristik sanatını para için icra edene de Sofist diyoruz.
Sofist çürütme yolu ile ruhu bilgisizlikten temizleyici, olarak görünüyor.
Sofist her konu üzerinde tartışma (münakaşa), çarpışma (mü-nazara) ve çelişme (tenakuz) yapan bir ters sözcüdür (antilogikos). Görülmez tanrılık şeyler üzerinde olduğu kadar, görünür, yer, gök, tabiat olayları, mevzu kanunlar üzerinde de, her yerde antinomia'lar keşfeder.
Sofist çevresindeki insanları şaşırtıyor, onları hile· ile kandırıyor. Bunu da kendini "allâme-i küll” olarak göstermekle başarıyor. Ama gerçek hiç de böyle değildir. "Onun bilgisi evrensel ilmin kendisi değil, bir kopyası, uydurma bir görünüşüdür." O bir hokkabaz, bir sihirbazdır. Sadece gerçekleri taklit eder.
Varlıkların taklitleri mümkündür ve bunları yapmak gücünden bir aldatma sanatı doğabilir. O da Sofistlik'tir.
"Sofistler bütün emeklerini, bir söz şekilciliğini olgunlaştırmaya vermişlerdir. Ama fikirlere karşı ilgisiz kalmışlardır. Umumiyetle yanlarında yedek tezler bulundurmuşlar ve bunları da günün müşterisine göre ya ortaya çıkarmış yahut da ticaret tedbiri ile gizlemişlerdir. Manevi nüfuz ve tesirlerinin genişliğini elde ettikleri kara göre ölçmüşlerdir.”
Kaynak: Eflatun. Sofist. Batı Klasikleri. (Çev: Mehmet Karasan). Milli Eğitim Basımevi. İstanbul.1988: XII-XXII
 
Sofistlerden…
“Sonradan, yasalar insanların alenen adaletsiz davranışlarda bulunmasını engellediği, ama onları gizlice yapmasını engellemediği için, zeki bilge bir adam insanlar için tanrı korkusunu yarattı ki kötüler de gizli eylemlerinden ve düşüncelerinden dolayı korkuya kapılsın.”
Kaynak: Umberto Eco ve Riccardo Fedriga. Felsefe Tarihi. Antik Yunan. (Çev: Leyla Tonguç Basmacı). Alfa I Tarih Yayınları. İstanbul.2020:104.
 
“Herhangi bir şey bana nasıl görünüyorsa benim için öyledir, sana nasıl görünüyorsa senin için de öyle… Üşüyen için rüzgâr soğuktur, üşümeyen için ise soğuk değildir. (Protogoras, Theaitetos) ”
Kaynak: Ahmet Arslan. İlkçağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Platon’a. Cilt 2. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul.2016:28.
 
“Politikada da güzel veya çirkin olan, adil veya adaletsiz olan, dine uygun veya dine aykırı olan, her site için gerçekten onun öyle gördüğü ve kendisi için yasal ilan ettiği şeydir. Ve bu konularda bireysen bireye olduğu gibi siteden siteye de bilgelik farkı yoktur. (Protogoras) ”
Kaynak: Ahmet Arslan. İlkçağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Platon’a. Cilt 2. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul.2016:34.
 
“Adalet, güçlünün işine gelendir. (Thrasymakhos) ”
Kaynak: Ahmet Arslan. İlkçağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Platon’a. Cilt 2. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul.2016:55.
 
“Yasaların yararlı diye belirlediği şeyler, doğaya köstektir, doğanın belirlediği ise özgür… Doğa bakımından Yunanlı olsun, barbar olsun hepimiz her şeyde aynı olarak yaratılmışızdır. Hepimiz ağzımızla, burnumuzla soluyor, ellerimizle yemek yiyoruz. (Antiphon) ”
Kaynak: Ahmet Arslan. İlkçağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Platon’a. Cilt 2. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul.2016:55. 

Yorumlar

  1. Egemenliği doğadan ve tanrılardan alıp insan eline veren ve insan merkezli bir uğraşın sonucunda bir açılım yapan sofistler olmak ne ayrıcalıklı imiş hocam. Bize para peşinde koşan cambazlar olarak biliyorduk. Dusuncenize sağlık hocam.

    YanıtlaSil
  2. Felsefe de bunun için var zaten. Bize farklı pencerelerden bakma olanağı sağlıyor...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder