BİLİMSEL KAVGALAR: GALİLEO GALİLEİ PAPA VIII. URBAN’A KARŞI...

Simplicio:
“Güneş, ay ve yıldızların dünyaya hizmet etmekten başka işlevleri yoktur ve bunun için de ışık ve hareketten başka şeye ihtiyaç duymazlar.”
Sagredo:
“Ne demek istiyorsunuz? Doğanın, değişmez, ölümsüz ve ilahi olan bu kusursuz ve soylu gök cismini, sadece bu değişken, geçici ve ölümlü dünyaya hizmet için mi yarattığını söylüyorsunuz?
Sizin evrenin çöplüğü ve pislik çukuru olarak adlandırdığınız şeye hizmet etmek için mi?”

“Galileo Galilei. Ptolemaios ve Copernicus’un Büyük Dünya Sistemleri Üzerine Konuşmalar.”
Kaynak: Hal Hellman. Büyük Çekişmeler. Bilim tarihinden seçilmiş on tartışma. (Çev: Füsun Baytok). TÜBİTAK Yayınları, 2003.
 
Bilim içinde yaşadığımız evrenin açıklanması için yürüttüğümüz bilinçli bir eylemdir. Bu süreç bir yandan bilgi birikimimizi diğer yandan ise pratiğimizi ilerletmektedir. Tarih boyunca adım adım gelişen ve tecrübelerini biriktiren bu yol ilginç olaylara tanıklık yapmıştır. Günümüzde bize anlaşılması çok kolay gelen olguların açıklanması zamanında oldukça zahmetli ve tartışmalı hatta üzücü olaylara sahne olmuştur. Ancak insan denilen mahlûk yaşadığı olayların neredeyse tamamından yeni bir şeyler öğrenme becerisiyle çıkabilmiştir. Bilim tarihinin günümüze yansıyan çekişmelerden bazıları Hal Hellman tarafından kitaplaştırılmıştır. Kitap TÜBİTAK tarafından da “Büyük Çekişmeler” adıyla Türkçe’ye kazandırılmıştır. 

Bu yazıda sadece bilim değil dünya tarihinin de en çok bilinen olaylarından olan Galileo Galilei’nin (1564-1642) Papa VIII. Urban’a (1568-1644) karşı verdiği mücadeleyi özetlemeye çalışacağım.
Kardinal Maffeo Barberini, Floransanın hem servet hem de nüfuz açısından zengin Barberini ailesinin bir üyesidir. 1623 yılında VIII. Urban adıyla Papa olunca aile daha da güçlenmiştir. Galileo’nun bilimsel düşünceleri, hem servet olarak hem de siyasal açıdan güçlü bir otoriteyi karşısına alacaktı.
22 Haziran 1633 tarihinde Galileo Galilei 69 yaşında, beden sağlığı acınacak durumda Roma engizisyon mahkemesi karşısına çıktığında o kadar güçsüz durumdaydı ki ömrünü verdiği çalışmalarındaki sonuçlarını yalanlamak zorunda kalacaktı. Ancak bu yalanlama bile Galileo’yu cezadan kurtaramadı; hayatını ev hapsinde geçirecek ve kutsal kitaptaki yedi nedamet ilahisini üç yıl boyunca haftada bir gün okuyacaktı. Bunun yanında yargılanmasına neden olan kitap da yasaklandı. 
Sanki hakikati yasaklayabilmek insanın yapabileceği bir şeymiş gibi…
Aynı dönemde Avrupa’da Katolik, Protestan savaşları tüm can yakıcılığı ile devam ediyordu. Bu durum Vatikan’ı da etkiliyor ve farklı düşüncelere olan tahammülsüzlük giderek artıyordu. Tarih boyunca savaş ve siyasi istikrarsızlık ortamları sürüden farklı yaşayanlar için hep daha acımasız geçmiştir. Bilim, felsefe, edebiyatla uğraşan düşünce adamları da bu acımasızlıktan fazlasıyla pay almışlardır.
Urban 1623 yılında 55 yaşında Papa olmuştu, yumuşak başlı, merhametli ve akıllı bir insan olduğu söylenmekteydi. Galileo’ya göre ise düşüncelerini tartışabileceği az sayıdaki çağcıl insandan birisiydi. Öte yandan Kardinal Barberini’nin oturduğu makam bu insani özellikleri taşıyabilecek bir yükseklikte değildi; hele de 17.yüzyılda…
Aslında bu hikâyenin ilk oyuncusu Galileo değildi. Hatta oyun başlayalı epey vakit geçmişti. Nikolas Kopernik (1473-1543) yaptığı gözlemlerle dünya merkezli evren görüşünün yanlış olabileceği düşüncesini ortaya koymuş, bu düşünce Tycho Brahe (1546-1601) ve Johannes Kepler (1571-1630) tarafından geliştirilmiştir. Bilim tarihi adeta Galileo’yu ve onun kullanacağı teleskopla antik dönemden beri inanılan en eski teorinin tarihin çöplüğüne atılacağı anı beklemekteydi.
Galileo kitabının yayınlanması için gerekli olan kuralları takip etmiş, kiliseden yayın izni bile almıştır. Meşhur Konuşmalar yayınlandığında (Ptolemaios ve Copernicus’un Büyük Dünya Sistemleri Üzerine Konuşmalar) Galileo Papa’nın saygın dostlarından birisidir. İkisi de aynı ortamlardan beslenmiştir. Floransa’da doğup büyümüş ve Pisa Üniversitesinde okumuşlardır. Galileo tıp, Barberini ise hukuk eğitimi görmüştür. 1632 yılında Galileo saygın bir bilim insanı, Toscana grandükünün saray gökbilimcisi ve filozofuydu.
Aslında Galileo’nun kilise ve dinle ilgili bir sorunu yoktu. Bilakis Katolik okulunda eğitim görmüş ve iki kızı da rahibe olmuştu. Galileo çalışmalarıyla kiliseye zarar vermeyi bir yana bırakın onu korumaya çalışıyordu. Çünkü bir gün yanlışlığı ispat edilebilecek bir öğretinin arkasında durmak kiliseye zarar verebilirdi. 1640 yılında ev hapsindeyken Fortunio Liceti’ye (1577-1657) yazdığı bir mektupta evrenin sonu olup olmadığı konusundaki sorularımıza ancak kutsal kitabın cevap verebileceğini söylüyordu.  Evrenin sonsuz olduğu düşüncesini tartışmak 17. Yüzyılda son derece ölümcül sonuçları olan eylemdi. Bunu Giordano Bruno (1548-1600) denemiş; bedelini kazıkta yakılarak ödemiştir. Yani Galileo’nun dünyayı açıklamaya çalıştığı bir dönemde bir filozofun yaşamı son derece zor ve tehlikeliydi.
Tartışma Kopernik ile 1543 yılında başlamıştı. Güneş merkezli evren düşüncesini savunduğu kitabı ancak ölümünden sonra yayınlanmıştır. Ancak Latince yayınlanan kitap çok fazla okunmamış, kilise tarafından da göz ardı edilmiştir. Öte yandan Kopernik’in farkında olanlar da vardı. Yine de kitap yasaklar listesine bile girememiştir.
O güne kadar tartışmasız doğru olarak bilinen arz merkezli evren görüşü önce Aristoteles (MÖ 384-322), daha sonra da Ptolemaios (MS 150) tarafından oluşturulmuştu (Burada sistemin detaylarına girilmeyecektir. Merak edenler kaynaktan okuyabilirler). Antik dönemden itibaren Sisamlı Aristarkus (MÖ 260) gibi farklı evren sistemleri önerenler olmuştu. Mevcut sistem felsefe çevrelerinde o kadar güçlü kabul görüyordu ki Katolik kilisesi sistemi Tanrı’nın sözü gibi kabul etmişti. Oysa felsefi düşünceler sürekli olarak yanlışlamaya açıktı. Vatikan’ın göremediği ise bu yanlışlamaydı. 13. Yüzyıldan itibaren mevcut sistemin karmaşıklığı fark edilmeye başlanmıştı. Kopernik’te bu sistemi tersine çevirmişti bile. Galileo’nun çağdaşlarından önde olmasının en önemli sebebi gökyüzüne teleskopla bakması olmuştur. Mercekler ve optik çalışmaları oldukça ilerlemiş ve o güne kadar çıplak gözle yapılan gözlemler yerini teleskopa bırakmıştır. Galileo teleskopuyla güneş lekelerini, ayın yüzeyindeki kraterleri, Jupiter ve uydularını görebilmiştir. Bu gözlemler o güne kadar tartışılmadan kabul edilen mükemmel gök cisimleri inancını sarsmıştır. Ancak dönemin teleskoplarıyla gökyüzünü izlemek hiç de kolay değildi ve birçokları onun teleskobuna bakmayı reddediyordu.
Galileo’nun binlerce yıllık Aristo geleneğine karşı çıkması, tartışmadaki üstünlüğü ve alaycı tavrı düşmanlarını arttırıyordu. Onunla baş edemeyen düşmanlar ise kiliseyi filozofa karşı kışkırtıyordu. Çok geçmeden kilise oyuna dâhil oldu. Kardinal Bellarmino 1616 yılında Galileo’yu uyarmak için yazdığı mektupta, eğer güneş merkezli evren görüşü ispatlanırsa, Kutsal Kitabı açıklamanın çok zor olacağı uyarısını yapıyordu. Galileo bu aşamada olayın peşini bırakmış olsaydı, belki arz merkezli evren görüşü birkaç on yıl daha yaşayabilecekti. Kilise bu düşünce yokmuş gibi yapacaktı. On altıncı yüzyılda başlayan çalışmalarla ok yaydan çıkmıştı. İnsan artık hakikate çok yakındı. Galileo olmasa başka biri olacaktı. Tarih bu onuru onun aklına bahşetti. Sadece gerçeği açıklamaya çalışan filozofumuz dünyayı yerinden sarsacak bir eser yazdı: “Büyük Dünya Sistemleri Üzerine Konuşmalar”. En önemlisi de filozof eserini sadece belirli entelektüel çevrelerin okuyabildiği Latince yerine, okuma bilen herkese ulaşması için İtalyanca yazmayı tercih etti. Böylece hakikat sıradan insanların ulaşabileceği seviyeye inmişti. Filozof kitabında üç kişiye hicivli bir dille evreni tartıştırıyor ve kendi sistemini anlatıyordu.
Büyük ihtimalle, Urban kitabı gördüğünde öfkeden çılgına dönmüştü. Galileo’nun ölümü bile onu yatıştırmadı. Cenazesi bu öfke yüzünden 100 yıla yakın kilisede bir mahzende tutuldu. Konuşmalar yasak yayınlar listesinden 1822 yılında çıkabildi. Ancak bu yasak kitabın okunmasına engel olamadı. Galileo sadece bu çalışmayla sınırlı kalmadı mekanik ve fizikle ilgili çalışmaları da çok önemli katkılar sağladı. Filozof kendinden sonra gelen yeni isimlerin habercisi gibiydi: Isaac Newton(1643-1727)...
Galileo’nun bilim tarihindeki yeri tartışılmaya devam ediyor. Bunu bilim din savaşı gibi görenler olduğu gibi olayın dinle bir ilgisi olmadığını, iktidar sorunu olduğunu söyleyenler de mevcuttur. 1980’de Papa II.Jean Paul dosyayı tekrar açmış ve yapılan sembolik yargılamada Galileo beraat etmiştir.
Günümüzde bilim insanları, Mars ya da galaksinin farklı yerlerine ulaştıkları uydu görüntüleriyle evrenin hakikatini açıklama çabalarına devam ediyorlar. Kim bilir? Birileri de bir gün çıkar, Galileo’nun teleskopunun hakikati göremediğini söyler…
 
Coşkun Bakar, Hekim, Halk Sağlığı Uzmanı, Prof.Dr.

NOT: Bu yazı Ocak 2020 tarihinde Çanakkale Troia Dergisinin 42-43. sayfasında basılı olarak yayınlanmıştır...

Yorumlar