Bugün hayatımın hiçbir döneminde sahip olmadığım eşsiz dostluk ve anılarına ev sahipliği yapan bir bölgeden paylaşımlarda bulunacağım: Yanık ülke olarak bilinen Katakekaumene Kula'daydım. Bu şehrin benim biyolojik geçmişim, hem kültürel zeminim hem de sosyal çevrem için önemi büyük. Uzunca bir zamandır yolum Kula'ya düşmüyordu. Bugün özellikle zamanımı ayırdım ve sağ olsun eski ve zamana sığmayan dostlarım Abdullah, Erol ve İlkay da bu güzel günüme eşlik ettiler ve birlikte hayatın bir gününü çalabildik...
İlk olarak okullarımıza gittik. Mezun olduğumuz bir zamanların darbecisinin ismiyle anılan ilkokulumuz yıkılmıştı. Yerine herhalde yenisini yapacaklardır. Ancak canımı en çok acıtan, ilkokul eğitiminin ilk dört yılını yaşadığım Kula Dört Eylül İlkokulu en eski binasıyla birlikte katledilmiş olmasıydı Okul, Kula'nın Rumlardan kalan Zafer okulundan sonra en eski okuludur. Annem de uzunca süre orada öğretmenlik yaptı. Okul binasının depreme dayanmaması gibi sorunun olması açıklaması beni ikna etmedi. Her eski binayı bir bahane bulup yıkmak hem büyük görgüsüzlük hem de geçmişi yok saymaktır. Sırtını dayayacak geçmiş öyküleri olamayan toplumların gelecekleri de olamaz. Olmuyor da zaten...
Lisemiz büyük oranda yerindeydi. Anadolu Lisesine ve Halk Eğitim Merkezine dönüştürülmüştü. Ne yalan söyleyeyim en azından imam hatip okulu olmadığı için mutlu olabildim. Buna rağmen okulun bahçesinin en güzel yeri, başka yer yokmuşçasına hükümet konağı ve adliyece işgal edilmiş, içim yandı. Yani koskoca devlet konak yapacak başka yer bulamadı da okulun en güzel alanına mı kaldı diye sormadan edemedim. Çünkü orada bizim hem spor alanımız, hem de sevgi yolu diye isim taktığımız çok güzel bir gezi alanımız ve ziraat derslerini yaptığımız mini bir doğal alanımız vardı. Bu devletin önceliği genellikle eğitim olmadığı için okulun alanı kullanılmış.
Kula'da çok önemli değişiklikler olmuş. Tarihten kalan yapısı çok bozulmamış olmakla birlikte, eski Rum evleri sosyal alanlara dönüştürülmüş. Yine eski darbeci paşanın evi olarak zamanında sözde bir müze olan ev şimdi çok hoş bir kafeye dönmüş.
Kula'nın vazgeçilmezlerinden olan su böreğini de bulmak gibi şansımız oldu. Benim çocukluğumda düğünlerin vazgeçilmezi olan su böreği Ayhan ustanın yerinde bulabileceğiniz lezzetler arasında yer almaktadır.
Kula'nın bir özelliği de Anadolu coğrafyasının en yeni volkanik alanları arasında yer almasıdır. Bu alan jeopark haline getirilmiş ki çok zengin turistik deneyimler sunuyor...
Eski bir Rum köyü olan Kula, Rumlardan kalan evleriyle sizi 100-150 yıl öncesinde gezme şansı buluyor. İzmir'den çıktığınızda Ankara'ya doğru yaklaşık iki iki buçuk saatlik bir yolculukla ulaşabileceğiniz Yanık Ülke mutlaka görülmesi gereken bir zenginliğe sahip.
Amatör gözümden yakalayabildiklerimi, Kula'yla ilgili bir videoyu ve İlber Ortaylı'nın burayla ilgili bir yazısını paylaşıyorum.
Aslında burada paylaşılmayı hak eden bir öğretmenim var. Ortaokuldaki coğrafya öğretmenim Ahmet Nurol Öztürk, kitabının ismi "2000 yıl önce Strabon'un adını koyduğu yöre: Kula Katakekaumene (Yanık Yöre)". Öğretmenim yıllarca önce bu bölgenin öyküsünü kitabında anlatmıştı....
Yorumlar
Yorum Gönder